Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Hangi elma ve armut

Bugünlerde elma muhabbeti almış başını gidiyor. Devletin yetkili seçilmiş ve atanmış kişileri adları önünde ki sıfatları da sayarsak eskilerin tabiriyle “ulema” sınıfı benzetmeleri elma ve armut üzerinden yapmakta.

Doğrudur elma ile armut eşdeğer olmaz. Aynılar aynılarla, ayrılar ayrılarla karşılaştırılır. Ülkemiz coğrafyasında elma çeşitliliği çok. Faydaları saymakla bitmeyen bir meyve, herkes tarafından sağlıklı yaşam için tüketilmeli. Elmaların çeşitleri pek çok kişinin merak ettiği bir konudur. Bu nedenle elmaların tatları yetiştiği bölgeye göre de değişiklik gösterebilir.

Günümüz “ulema” kesiminin söylemiyle başlayalım kırmızı ve yeşil elma arasında büyük bir fark yoktur. İki farklı renge sahip olan elmanın yeşil olan biraz daha ekşi ve sulu, kırmızı olan ise tatlı ve sulu. Yeşil elmayı özellikle diyabet yani şeker hastaları ekşi olduğu için daha çok sever.

Ülkemizin her bölgesinde elma yetişir en bilinen olanı Amasya elmasıdır. Amasya elması küçük sert ve suludur. Baba tarafından Gürün ’lü olmam nedeniyle bu bölgenin sert sulu ve hafif ekşi elması yetişmekte. Ana tarafından Balbınar (Kubrat) Uzuncaalan (Ravno)’lı olup oranın kırmızı sert ve sulu elmasını da yok geçmemek gerekir. Birde 12 Eylül’ün ekonomik ve siyasi uygulamalarının önemli şahsiyetlerinden Özal 1980’li yıllarda ülkemize Şili elmasını tattırdığını unutmayalım.

Elma derken niye üzüm, zeytin ve diğer meyve ve bakliyat çeşitlerini hatırlamıyoruz? Hem üzüm ve zeytinin siyahı ve yeşili var. Ayrıca bunlar sıkıldığında kiminden yağ kiminden su çıkmakta. “Orta doğu bölgesine kaç kitap inmiş ise hepsinde bu meyve ve sebzeler cennetten çıkma” olduğu yazılmakta. Bu meyveler özellikle “cennette var” olduğu söyleniyor. Cennetlik olduğu söylenen bu ürünler hemen her yerde yetişiyor. Her yerde yetişen ürünler cennette bile varsa bunu günümüzde ve yaşamımızı idame ettiğimiz bu evrende neden insan evladı alamamakta? Sahi neden “cennetten” kovulmuş Adem ile Havva?

Ülkemin insanı ne pazara ne de markete gidebiliyor. Eskiden yoksulun garip gurebanın yemeği ekmek, zeytin ve soğan, meyvesi elma ve üzümdü. Şimdi ise bunları çalışanda emekli de alamıyor. Yoksa tüm bunların sebebi Adem ile Havva mı?

“Kitaplar” yalan yazacak değil ise nasıl, neden ve niçin insan evladı bunlara sahip olamıyor sormadan edemiyorum. “Kitaplar” bunun müsebbibinin bu ikili olduğunu yazıyor.

Ülkemin insan evladı yöneticilerinin belirlediği asgari ücret düzeyi ve altında alın terini sattığı için 10 liraya ne ekmek ve soğan, 50 liraya ne üzüm ve elma, 200 liraya ne zeytin, 300 liraya ne de peynir alabiliyor. Bu pahalılığın ve yoksulluğun müsebbibi olan bu ikili mi?

Sayın adları önünde koca sıfatları yazılan şahıslar bir kere düşünün sizler seçilmiş ya da atanmış yetkilisiniz. Devlet kamu ihtiyaçları olan vergileri belirlerken neden yüzde yüzlere kadar artırıp kepçeyle alırken neden verirken çay kaşığı ile veriyorsunuz. Sayın yetkili ülkenin ekonomik sorunları olurken neden hep yurttaştan tasarruf istiyorsun? Çalışanın sosyal güvenlik primleri geri ödenmek kaydıyla alınır, sen onu devletin kasasına gelir diye alır ve müsrifçe harcarsan çalışan emekli olduğunda maaşını nasıl ödeyeceksin?

Geçenlerde adının önünde sıfatı olan biri çıkmış enflasyon oranlarında ki farklılığa ilişkin eleştirilerini yanıtlarken “yöntem” farklılığına dikkat çeker. “Bu 3 endeks aynı şeyi ölçmüyor, tamamen farklı şeyleri de ölçmüyor ama aynı sayıları beklemek doğru değil yani bir elma ile armut kadar farklı değil, ama belki yeşil elma, kırmızı elma gibi…” Sayın sıfatı olan kişiler devletin alt yapı hizmetlerinden biri elektrik, su, doğal gaz ve telekomünikasyon hizmetleri yüzde yüzlere zam yaparken neden bu işleri yapan çalışanlara yüzde yirmi zammı bile çok görüyorsunuz? Size göre iğneyi kendinize çuvaldızı yurttaşa batırırken bile samimi değilsiniz, “mızrak çuvala sığmıyor” sayın yetkili.

İşte bu nedenle yurttaş ne soğan ekmek, ne elma armut, ne zeytin peynir alabiliyor.

İşte bu nedenle Adem ve Havva’ya kızıyorum ne yaptın da bize yasaklandı cennetteki elma, üzüm, zeytin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi