Derdimiz Özgür Özel'in kırık parmağı mı?

CHP Lideri Özgür Özel’in kırılan ayağının tomografisini yayınladığı görüntüler bile günlerce tartışılacak bir meseleye dönüşüyor. Çiftçilerin isyanı, işçilerin direnişi, emeklilerin, öğretmenleri, mali müşavirlerin, gençlerin ve kadınların itirazları ise yine aynı isimlerin çizdiği çerçevelerde tartışılıyor.

Türkiye'de gündem öyle hızlı ve öyle yapay değişiyor ki buna yetişmek inanın çok zor.

Dostlar. Ne var ki değişikliklerden her türlü yıpranmasına rağmen AKP iktidarı durumu idare etmeyi başarıyor. Şöyle bir geçen haftaya bakalım isterseniz neler konuşulmuş değil mi? İlk sırada ne var ? Kırık parmak. Hadi buyrun.. Efendim muhalefet lideri Özel'in kırık parmağı hepimize dert oldu. Bence bu bu kadar sorun ve bu sorunlar altında ezilen milyonlar varken parmak kırığı gündemi, muhalefetin fikir ve örgütsel dağınıklığının işaretidir. Bu durum her geçen gün zayıflayan Erdoğan’ı bir nebze de olsa umutlandırmıştır.

Sevgili Dostlar!

Bu nedenle muhalefetin “Geçim yoksa seçim var, o seçimde biz geliyoruz” yaklaşımı fazlaca iyimser ve kestirme bir yanıt olarak değerlendirilmeli. Evet, iktidar meşruiyetini kaybetti, daha da zayıflıyor, halkın taleplerine kulaklarını tıkamış bir avuç yandaşı memnun etme peşinde. Bunlar doğru. Toplumda iktidara karşı biriken öfke, çıplak gözle bile görülebiliyor. Ancak her şeyin, özellikle de bir iktidar değişikliğinin kendiliğinden gerçekleşeceğini düşünmek, rejimi hafife almak olur.

Muhalefet itirazları örgütleyemiyor

Muhalefet, ülkenin birçok yerinde kardelen gibi açan itirazlarla gönül ve örgüt bağı kurabilmiş durumda değil. Birçok yerde dışsal bir varlık olarak duruyor. Halkın sorunlarıyla yoğunlaşan, onlarla yaşayan ve kendini Meclis duvarının dışına atan bir muhalefetin eksikliği, bugünün en acil sorunu. Halkla devam eden kalp kırıklığının onarılacağı yer de burası.

Ülkenin hali berbat durumda

Hadi özetleyelim: Hayat pahalılığı, geçim derdi, işsizlik tüm ülkeyi esir aldı. Geleceğe umutla bakanların sayısı her geçen gün azalıyor. Toplumsal fay hatlarında ciddi anlamda enerji birikmiş durumda. Küçük sarsıntılarla devam eden süreç, çok daha şiddetli depremler üretebilir.
Farklı toplumsal katmanlarda yaşanan hareketliliğe karşın, aynı enerji siyaset erbabında görülmüyor. Özellikle muhalefet cenahı, enerjisini siyasetin ateşini normal seviyelerde tutmak için harcıyor. Toplumla siyaset erbabı arasında oluşan açı farkı, aralarında gönül kırgınlığına ve kalp kırılmasına yol açıyor. Ülkenin her yanı darmaduman, kırıklar içinde dururken yüzünü başka yöne çeviren muhalefetin, bir parmak kırığının bu kadar gündemde kalmaması da çok normal. Memlekette bu kadar kırık ve kırılan varken, en çok tartışılanın parmak kırığı olması, Erdoğan’ın devam eden hegemonyasını ve muhalefetin dağınıklığını gösteriyor.

Herkes isyanda

Bir bakalım gerçek ülke gündeminde neler oluyor Dostlar! Bakın; Üreticiler uzun süre boyunca yaygın ve kitlesel olarak meydanlara çıktı. Her yerden “Maliyeti karşılamak mümkün değil, artık üretemiyoruz” sesleri yükseliyor. İktidar ise çiftçilere Resmi Gazete’den yanıt verdi: “İki yıl ekim yapmayan çiftçinin toprağı kiraya verilecek.” Bu yanıt, “Senin ne yaşadığınla ilgilenmiyorum, ben sermayenin ihtiyaçlarına bakarım” demek oluyor. İşçilerin durumu da farklı değil. Temmuz ayında ara zam alamadıkları gibi, Merkez Bankası Başkanı’nın yabancı sermaye kuruluşlarına aralık ayında belirlenecek zammın %20-25 civarında tutulacağını açıkladığını öğreniyoruz. Sömürü derinleşerek devam ediyor. Bu arada sendika isteyenlere de kapı gösterilecek. Polonez işçilerinin başına gelenler, herkese ibret olsun diye bekleniyor.

Milli Eğitim Allah'a emanet

Eğitimde müfredat değişiklikleri, Öğretmenlik Yasası, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı ve Meclis’in tutumu gibi konularla uzun bir liste oluşturmak mümkün. Bunlar, aynı zamanda gerici ve anti-demokratik uygulamaların birer göstergesi. Tabii ki bunlara karşı büyüyen bir öfke de var. Son 7 ayda o kadar çok fay hattı yerinden oynadı ki, bu durumun büyük bir sarsıntıya yol açması, en az İstanbul depremi kadar olası ve gerçek.

Halk yokmuş gibi davranmaya devam

Sistemin üzerinde durduğu zemin kaymaya başladı. İktidar cephesi bu durumu fark etti ve önlem alıyor. Gündemi değiştiriyor. Yeni Anayasa tartışması Uçum eliyle bir kez daha servis edildi. Tüm afra tafralardan sonra batı ülkeleriyle ilişkileri derinleştirme peşindeler. Bakan Fidan’ın beş yıl sonra AB toplantısına katılması bile yandaş medyada heyecan yarattı. Bunun, birkaç ay sonra başlaması muhtemel faiz indirimleriyle “krizden çıkıyoruz” havası yaratılarak rüzgârın yönünü tersine çevirebileceğini düşünüyorlar.

AKP ne diyorsa o!

TÜİK, Türkiye’de yaşayanların AB üyeliğine bakışını değerlendiren bir veri yayınladı. Buna göre, bir referandum yapılsa ve Türkiye’nin AB üyeliği oylansa, “evet” oyu vereceklerin oranı 2004 yılında %70 civarındayken, bu rakam 2023 yılında %47.9’a düştü. Bu durum, AB’den umudu kesme olarak yorumlanabilir. Ancak aynı zamanda AKP’nin izlediği siyasetin hâlâ halkın bir bölümünde etkili olduğunu da gösteriyor. AKP neyi savunuyorsa, oraya yönelen bir kitle var.

Ortada sorun var ama umursayan yok!

Sevgili Dostlar ; Ülkede medya ve siyaset düzlemi uzunca zamandır tartışılan konuların başında geliyor. Özellikle AKP iktidarıyla beraber büyük dönüşümler gerçekleştirilen medya alanında ‘Ana akım’ AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki dudağı arasına bağlanırken otoriterleşen rejimin karşısında konumlanan medya kuruluşlarının pozisyonu da oldukça tartışmalı. Rejimin ülkeyi yönetemediği, ekonomik krizin günden güne derinleştirdiği, gerici politikalarla ülkeyi sarıp sarmaladığı, Anayasa’nın hiçe sayıldığı koşullarda yaratılan politik, ekonomik, toplumsal çöküş karşısında ‘muhalif medya’ organları da çoğu zaman asıl sorunu atlayan bir pozisyona düşüyor.
TV 100, Ekol TV gibi kanallarda sık sık sansasyonel ve manipülatif kulisler dolusu içerikler dolaşıma sokulurken parti içlerinde sorun yaşayan muhalefet vekillerinden gazetecilere kadar birçok isim bu mecralarda boy gösteriyor. Neredeyse aynı isimler her gün farklı tartışma programlarına çıkartılırken toplumun can alıcı sorunlarının yerini kimi zaman dedikodu vari parti içi kulis bilgiler, kimi zaman adaylık tartışmaları, kimi zaman birbirleriyle girdikleri polemikler alıyor.
Toplumu çok da alakadar etmeyen ancak gerçek sorunları da bir nevi görünmez kılan gündemler muhalif medya olarak tanınan organlarda da kendine geniş yer buluyor. Bu kervana dâhil olan gazeteciler, siyasetçiler ve miadını çoktan doldurmuş bir dizi isim toplumun sorunlarını ve o sorunlara neden olan rejimi dahi tartışmaya değer bulmuyor.

ana-foto-icine-gom.webp

Kırık parmak gündem oldu

Öyle ki CHP Lideri Özgür Özel’in kırılan ayağının tomografisini yayınladığı görüntüler bile günlerce tartışılacak yegâne meseleye dönüşüyor. Çiftçilerin isyanı, işçilerin direnişi, emeklilerin, öğretmenleri, mali müşavirlerin, gençlerin ve kadınların itirazları ise yine aynı isimlerin çizdiği çerçevelerde tartışılıyor. Konuların öznelerinin yer almadığı, sorunların muhataplarına söz hakkı dahi verilmediği bir dizi program sürdürülüp gidiyor. Böylelikle halkın sorun ve taleplerini tartışmaya açacak gündemlerden çok polemik yaratacak, kişiler üstünden ilerleyen gündemler kendine daha çok yer buluyor.

Rejim otoriterleşmeye devam ediyor

Ülkedeki siyasi ve toplumsal gidişattaki siyasetsizlik hâlâ çözülemedi. Öncelikle rejimin otoriter yapısına bakmak gerek. Medya özelinde şu an yaşanan sorunlar da bu açıdan yeni değil. Yani eskiden medyanın yapısal sorunları diye bahsettiğimiz durum aktörlerden bağımsız olarak ticari bir medya yapılanması yaratıyor, tercihleri haber olacak unsurları bu ticari faaliyetler belirliyordu. Dolayısıyla akredite haber kaynakları, haberin oluşturulma şeklinin nasıl olacağını da dayatıyordu. Ancak şu anki medyaya baktığımızda yapısal sorunların ötesine geçilmiş daha büyük sorunlar mevcut. Baskı, sansür, yasaklama, haberleri durdurma gibi otoriter rejimin dayattığı bir dizi unsurlar haberciliği günü geçirmeye odaklı bir hale dönüştürmeye başladı.

Medya ve Erdoğan!

Medyanın dönüşümü içerisinde reyting ve çok okunma gibi beklentiler daha fazla yükselmeye başladı. Halktan yana haber yapmak isteyen, halkın sorunları ve çözüm önerileri karşısında emek harcayan parıltılar eskiden daha fazla alanda görünüyordu. İnsanlarda bu sayede tartışma programlarında doğrudan halkın sorunlarına ilişkin konuşabiliyorlardı. Şimdiki durumda ise zaten ana akım medyada bu tarz içerikler tamamıyla kalkmış durumda. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ne derse onun dışında bir şey görmemiz mümkün değil. Hatta etrafındaki avanesinin bile artık ne dediği ana akımın gündemine düşmüyor. Dolayısıyla ana akım medya artık denetimli bir mekanizma içerisine girmiş. Yeni dönem Youtuberlarının çoğalması da bu ana akım boşluğundan kaynaklanıyor biraz da.

Sorunlar artık yok sayılıyor

Bunun bir diğer sonucu da toplamdaki siyasi tartışmaları, kaygıları ve halkın sorunlarını kilitler onu görmezden gelir bir hale geldi. Alternatif ya da muhalif dediğimiz medya organlarının durumu ise buralardan etkilenmiş vaziyette. Birkaç örnek dışında bağımsız medya kuruluşu neredeyse kalmadı. Haberin tartışılma kısmı, nesnelliği, konunun sunuluşu çeşitli siyasi partilerin etkisinde ve onların politik angajmanına uğraşmış durumda. Bu açıdan sırtını iktidara dayamayan mecralar da farklı farklı belirli güç odaklarına dayanıyor. Halkın sorunlarıyla hemhal olmanın önüne de bu angajmanla beraber politik başka kaygılar ve propaganda yürütecek faaliyetler geçiyor. O sebeple ana akım dediğimiz şeyin durumu gözle görülür bir gerçeklikte ancak iktidara karşı duran medya mecraları da halka kulak veren halkın derdine gündeme taşıyan çerçevesini kaybetmeye başladı. Bunların yerini de gazetecilerin, siyasi figürlerin çoğu zaman içi boş polemikleri aldı. Eskinin sansasyonel dediğimiz tarzı günün sonunda kimseye faydası olmayan bugünün polemiklerine dönüştü. Belki de zamanın ruhu bu olsa gerek karşılıklı artan kutuplaştırma halkı geri plana atarak gerçek gündemin tartışılmasının önüne geçiyor.

İşaretler kötü, nereye gidiyoruz?

Bakın dostlar farkında mıyız bilmem ama artık Türkiye hızla anayasasız bir döngüye girdi.

Anayasa Mahkemesi’nin kararları iktidarın siyasi duvarlarına, iktidarın milletvekillerinin Meclis’teki saldırılarına uğruyor. Anayasa Mahkemesi’ni Yargıtay tanımıyor. Böyle bir şey olabilir mi? İktidarın ortağı tanımıyor, hatta mahkemenin ortadan kaldırılmasını istiyor. İktidarda bir kısım, Can Atalay üzerindeki kilitlenmeyi, Anayasa Mahkemesi’nin yok hükmü gereğince çözmek istiyor. Buna inandığı için değil, Atalay’ın milletvekili olarak Meclis’e dönmesini istediği için değil, Atalay kilitlenmesi ekonomiyi de kilitlediği için. Fakat Saray bunu yapabilmek için bile iktidarsız. Üzerinde MHP kilitlenmesi ve bu konuda kendisinde bile bir iradesizlik egemen.

AKP politikalarına kimse inanmıyor

İktidar dışındaki kimsede pahalılığın önlenebileceğine ilişkin bir inanç yok. Piyasanın etkin güçleri, yargı üzerindeki derin siyasi vesayetin, ekonominin normal kuralları çerçevesinde ilerlemesini önlediğini görüyor. Dışarıdan kaynak girmiyor ülkeye. İte kaka Çinli şirkete verilen büyük tavizlerle alınan bir yatırım sözünü, ekonominin iyiye gideceğine ilişkin bir olgu olarak kullanmak istiyor. Fakat inanan kimse yok. Büyük Amerikalı fonlar borsayı soyuyor, bir geliyor, sonra büyük kazançlarla çekip gidiyor.

kutu1-001.webp

Ekonomiyi yöneten samimi değil!

Yine piyasanın etkin güçleri, iktidarın enflasyona karşı mücadelesinde samimiyet bulamıyor. Büyük bütçe açıklarının sürdüğünü, giderek artan borçları ve iktidar harcamalarını görüyor. Raflardaki fiyatlar, iktidarın ilan ettiği uyduruk enflasyon oranlarına göre değil, gerçek duruma göre ayarlanıyor. Dışarıdan yatırım gelmeyince, borçlanmalar ve harcamalar sürdükçe, iktidar zamlara asılıyor. Otoyollara köprülere yapılan fahiş zamlar bunun sonucu. Tüm bu zamların iki etkisi var, enflasyonu azdırıyor ve artan enflasyonun tüm ezici yükü halkın omuzlarına yükleniyor.
Dolar artıyor, ihracatçı artsın diye bastırıyor. Demokrasi, hukuk, yargı, ifade özgürlüğü hak getire oldukça, ekonomi üzerindeki kara bulutlar yoğunlaşıyor.

Bedeli sadece biz ödüyoruz

İktidar millete esas darbeyi yılsonunda, asgari ücrete ve emekli maaşlarına en çok yüzde 20 zamla vuracak. Bu konuda dıştaki para babalarına sözler veriliyor. Tarım üreticileri isyanda. Yabancı kaynaklar, millette hoşnutsuzluğun giderek arttığını duyuruyor dünyaya. Gerçek enflasyonun henüz yüzde 100’lerden bile aşağı inmediği, üstelik vergilerin ve zamların arttığı bugünkü koşullarda, iktidarın yüzde 14-20 arası ücret-maaş artışı dayatmasının mümkün olmadığını göreceğiz. İktidar şu yolu mu seçecek: Daha büyük bir otoriterliğe ve baskıya kaymak ve hesapladığı ücret artışını dayatmak. Bu da mümkün olmayacak.

kutu2-001.webp


MHP faktörü

MHP AKP’ye kilit vurmuştur. Onu kıpırdayamayacak ve kendi istediğinden başka politikalar izleyemeyecek hale getirmiştir. Yani AKP’nin kuyusunu kazmaktadır. Bu birliktelik gönüllü, uyumlu, kazan kazan birlikteliğe dayalı olmaktan çıkmıştır. Bu birliktelik, krizi derinleştirici, halkı yoksullaştırıcı karaktere bürünmüştür. Baksana liderleri bile AKP’nin çok doğru yolda olduğunu söyleyip duruyor. AKP yüzde 28’lerde. Halkta iktidara karşı nefret büyüyor ve genişliyor. İktidarda sadece AKP vardır, tek bir MHP’li görünen yüz vitrinde yoktur, bütün zamları AKP yapıyor, asgari ücreti artırmayan, emeklileri süründüren hep AKP. MHP’li kimseyi görüyor musunuz?
Yarın ayrılsalar, seçime ayrı ayrı girseler MHP, AKP’yi yerden yere vurur! 2015 öncesi duruma dönerler! AKP’nin ne soygunculuğu ne talancılığı ne yolsuzluğu ne ülkeyi milleti perişan etmesi kalır. Cumhurbaşkanının ülkeye ne kadar büyük ihanetler yaptığını meydanlarda bas bas bağırır. “Uluslararası sermayenin adamı Mehmet Şimşek’i biz mi getirdik?” sesleri ayyuka çıkar. İstemediği bir konuda AKP’nin direndiğini gördüğünde üzerinde “Allah bana yeter” yazılı yüzüğünü göstermedi mi? Kavala’nın serbest bırakılması AKP içinde ciddi bir gündem maddesi olunca önce Selvi ve AKP içindeki “çürük”lere salvolar, ardından Tuğrul Türkeş’e yine Kavala konusunda sert saldırı, AKP’ye vurulan kilitlerden sadece biri. Yerlikaya’yı da aldırırlarsa görevden, tam olacak. Ne o öyle yok mafya ile mücadele ediyormuş! CHP ile yumuşama da neymiş!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi