Enflasyonda dünya markası olduk!

Geçtiğimiz hafta TÜİK’in sayısız mucizelerinden biri daha yaşandı ve enflasyonun düştüğü açıklandı. Elbette ki, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zammı netleştirecek olan enflasyon oranı yüksek çıkmayacaktı. Elbette ki AKP, yanlış ekonomi politikalarının faturasını birilerine kesecekti. Bu nedenle, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı kimseyi şaşırtmadı. Açıklanan enflasyona, kendi bakan ve bürokratlarının bile inandığını düşünmüyorum. Çünkü gerçekte, 2021 yılında dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 9’uncu ülke olan Türkiye, 2024 yılı Mayıs ayı itibariyle yüksek enflasyon sıralamasında dünya 3’üncülüğüne çıktı. Bizden daha kötü durumda olan iki ülke var, biri Suriye diğeri Arjantin. Her şey bütün açıklığıyla ortadayken, çıkacaksın, hiç utanmadan 'enflasyon düştü' diyeceksin, buna da herkesin inanmasını bekleyeceksin. Altı ayda memurun, emeklinin aldığı maaş, enflasyon karşısında eridi gitti. Üstelik temmuz ayına girilmesi ile zam yağmuru daha da arttı. Hiç mi akıl, hiç mi izan, hiç mi vicdan yok sizde? Asgari ücret konusunda bilgiçlik taslamayı bırakın ve asgari ücreti en az 25 bin lira yapın. Milyonluk makam araçlarına bütçe var, çift maaşlara bütçe var, temsil, tören, ağırlama ve toplantı giderlerine bütçe var ama asgari ücretliye, emekliye, emekçiye bütçe yok öyle mi? En düşük emekli maaşı, asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. Mutlaka emeklilere refah payı verilmelidir

Asgari ücretli yaşamıyor ki!
Bir emekli ile röportaj yapmışlar, ev sahibi evden çıkarmış, 10 bin lira alıyor. '15 bin liradan aşağı ev bulmam imkansız, ben ne yapayım, sokakta mı yatayım?' diyor. Daha bu işin mutfak alışverişi, elektrik, su faturası var, doğalgazı var, ısınması var. Yıllarca bu ülkeye hizmet edip, katma değer üretmiş bir vatandaşımızın barınacak yer bulamamasından bahsediyoruz. Ve bu ülkede bu durumda olan milyonlarca vatandaşımız var. Şimdi bunun sorumlusu kim? Muhalefet mi? Dış güçler mi? Yoksa üç harfliler mi? Peki ya asgari ücretliler? Altı ayda asgari ücret de eridi gitti. Ocak ayından bu yana, asgari ücretlinin sofrasından 21 kilo peynir, 94 litre süt, 145 kilo şeker eksildi. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; 17 bin 2 liralık asgari ücret ilk açıklandığındaki alım gücüne kıyasla, bugün 21 kilo peynir, 94 litre süt, 145 kilo şekeri eksik alabiliyor. İğneden ipliğe her şey zamlanacak ama asgari ücret bir kuruş bile artmayacak öyle mi? Bu da 'asgari ücret düşük değil' diye açıklanacak? Siz kimi kandırıyorsunuz?

Bu şatafat hiç bir yerde yok !
Türkiye, Avrupa’da asgari ücretin en düşük olduğu ülkeler arasında. Türkiye’de çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 50’si asgari ücret ve civarında ücretlerle yaşam savaşı veriyor. 22 yıllık AKP iktidarında, asgari ücret olağan ücret halinde gelmiş durumda. Buradan Sayın Erdoğan’a ve Mehmet Şimşek’e sesleniyorum. Asgari ücret konusunda bilgiçlik taslamayı bırakın ve asgari ücreti en az 25 bin lira yapın. Milyonluk makam araçlarına bütçe var, çift maaşlara bütçe var, temsil, tören, ağırlama ve toplantı giderlerine bütçe var ama asgari ücretliye, emekliye, emekçiye bütçe yok öyle mi? Bir kere daha söylüyoruz; asgari ücret derhal en az 25 bin liraya yükseltilmelidir. En düşük emekli maaşı, asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. Mutlaka ama mutlaka emeklilere refah payı verilmelidir. Halkı inim inim inleterek, itibardan tasarruf etmeyen AKP, ülke kaynaklarını har vurup harman savurmaya devam ediyor. Mehmet Şimşek’in adı sadece ekonomideki mucizeleri ile değil, kendi bakanlığına yapılacak müştemilat ve tuvalet tadilatı için ayrılan 24 milyon liralık kaynak ile de anılıyor. Üstelik bu habere verilen cevapta, bunların 'tasarruf genelgesi' dışında olduğu söyleniyor. Emekliler, işçi, memur, dar gelirli tasarruf genelgesinin içinde. Mehmet Şimşek’in tuvaleti, müştemilatı tasarruf genelgesinin dışında öyle mi? Asgari ücretli tasarruf genelgesinin içinde, Erdoğan’ın Berlin caddelerindeki yüzlerce metrelik araç konvoyu tasarruf genelgesinin dışında öyle mi? Bu kadar israf, bu kadar şatafat, AKP’nin 22 yıldır, kendini zenginleştiren, halkı yoksullaştıran yönetim anlayışını ortaya koyuyor.

Eğitim yerle bir edildi
Bir derdimiz var ki, bütün dertlerin temelini oluşturuyor. İşte o derdimiz; eğitim sistemimizin kelimenin tam anlamıyla yerle bir edilmesidir. Türkiye’deki eğitim sistemi yara aldıkça önü alınamaz sorunlar her geçen gün daha da büyüyor. AKP iktidarı verdiği yanlış kararların sorgulanmadığı bir ülkeye, ancak ve ancak eğitim seviyesini düşürerek ulaşabileceğini bunu da eğitim sistemini tahrip ederek yapabileceğini çok iyi biliyor. CHP Öğretmenlik Meslek Yasası’nın Meclis’ten geçmesi halinde onu da yargıya taşıyacak. Sarayda hazırlanan 42 maddeyle öğretmenlik meslek onurunu ayaklar altına alan bu yasanın çıkmaması içinde mücadeleye devam edecek. Eğitim Fakültesi mezunlarının, öğretmen unvanını gasp eden, yerine öğretmen adayı unvanını veren bu yasa düzenlemesiyle AKP, bir de Eğitim Fakültesi mezunlarına, iki yıl eğitim verecekmiş. Fakülteyi bitirmiş, mezun olmuş, dolayısıyla da, öğretmenlik unvanı almış eğitimcilerimize eğitim vermek kimsenin haddi değil. Eğitim Fakültelerinin verdiği eğitime mi güvenmiyorsunuz, yoksa hukuk mu bilmiyorsunuz? Anlaşılıyor ki ikisi birden. Bu düpedüz kazanılmış hakkın ihlalidir.

AKP zihniyetini aşılamak
Buradaki amaç öğretmenlere AKP zihniyetini aşılamaktır. Eğitim alan öğretmenler, kurulacak komisyonun değerlendirmesine tabii tutulacak ve komisyon uygun bulursa göreve başlayabilecek. Bu madde, 'istediğimiz kıvama gelmeyen öğretmene kadro yok' maddesidir. Bu madde, 22 yıldır gizliden yaptıkları kadrolaşmanın kanunlaştırılmaya çalışılmasıdır. AKP’nin tartışılmasın düşüncesiyle son gün Meclis’e getirdiği bu yasa, TBMM’de değil; siyasi partilerden, eğitim sendikalarından, konunun uzmanlarından görüş alınmadan, katılımcı bir süreç işletilmeden, Saray’da hazırlanmıştır. Pırıl pırıl zihinlere tarikatın gölgesini düşürmeye ant içen Yusuf Tekin’in bir diğer hedefi de öğretmenlik meslek onurunu çiğnemektir. Eğitimciyi eğitime tabii tutacaklar. Eğitimciye yetersizmiş gibi muamele eden anlayışla kuracakları Öğretmenlik Akademisi’ni yasalaştıracaklar. Akıllarınca öğretmenleri kendi süzgeçlerinden geçirip, Atatürkçü, Cumhuriyetçi, laik ve çağdaş eğitimden yana olanları eleyecekler. Türkiye ne bakanlar gördü, ama öğretmene düşman böyle bir Milli Eğitim bakanı görmedi. Türkiye ne bakanlar gördü, ama bunun gibi öğrenci düşmanı bir milli eğitim bakanı görmedi. 22 yıllık AKP iktidarının en büyük hatalarından biridir bu adam. Sana, geçen haftaki temennimizi yineliyoruz Yusuf Tekin; affını istemek için sıraya giren bakanlar furyasına tez zamanda senin de katılman ve Tayyip Erdoğan tarafından affedilme şerefine nail olman dileğiyle.

AKP 9. yargı paketini TBMM'ne sundu
Bu ülkede her dönemde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili çeşitli sorunlar yaşanmıştır. Ancak emin olun hiçbir iktidar, hukuku bu kadar tahrip edip, hukukun üstünlüğü ilkesini bu kadar ayaklar altına almamıştı. Sadece adında reform olan 8 yargı paketini meclise getiren AKP, şimdi 9’uncu yargı paketini meclise sundu. AKP’nin reformdan anladığı, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımamak, yüksek mahkemenin iptal ettiği yasa maddelerini tekrar tekrar meclise getirmek. 9. Yargı Paketinde de yine bunu yapıyorlar. Kadının soyadına ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin eşitlik ilkesi ihlal edildiği gerekçesi ile iptal ettiği düzenlemeyi aynı şekilde meclise sunmak bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Bu düzenlemeyi iptal edildiği hali ile meclise getirmek, kadın erkek eşitsizliğini daha da derinleştirmek, Anayasayı tanımamak, yüksek yargıya meydan okumak demek. Yargıdaki krizi her uygulamasıyla daha da içinden çıkılmaz hale getiren AKP'nin Çağdışı anlayışıyla, kadın-erkek hep birlikte mücadele edecek, eşitlik, hukuk ve adalet için itirazlarımızı hep birlikte ifade edeceğiz.

Esad ile nereden nereye!

Gelişmiş ülkeler teknoloji savaşları verirken, bilim alanında çığır açan buluşlarla büyük bir rekabet ortamı yaratırken, Türkiye’de açlık savaşları yaşanıyor. AKP hükümetleri ülkemizi o kadar geriye götürdü ki, 2024 yılında ekmeğin, elektriğin, asgari ücretin, emeklinin durumunu konuşmadığımız tek bir günümüz dahi geçmiyor. Büyük bir ekonomik buhran içinde olan ülkemizde, biz kendimize yetemezken bir de Avrupa’nın mülteci deposu görevini görüyor, büyük bir istila ile karşı karşıya kalıyoruz. Geçen hafta şanlı Türk Bayrağımıza yapılan saygısızlıkları, saldırıları unutmadık. Sonrasında atılan adımlar ise etkisiz, cılız, adeta halkı kandırmaya yönelik adımlardan öte geçemedi. Hepinizin bildiği gibi Türkiye, Suriye’nin kuzeybatısına açılan sınır kapılarını kapattı. Erdoğan, 'Suriye ile yeniden ilişki kurulmaması için hiçbir sebep yok' dedi. 'Katil, kasap, diktatör' dediği Esad ile ailece görüştüğü günlere dönmek istiyormuş. En şaşkınlık verici kısmı ise, 'Suriye'nin iç işlerine karışmak gibi bir derdimiz asla yok' demesi. Sayın Erdoğan; bugüne kadar izlediğin dış politika ortada. Suriye’nin iç işlerine öyle karıştın ki, Suriye’nin her iç meselesi Türkiye’nin dış meselesi haline geldi. Suriye’nin iç meselelerine karışmayı bırak, taraf oldun. Bu işin önü alınamaz hale gelmesinin başkahramanı, mimarı sensin. Ülkede kaç tane kayıtlı göçmen, kaç tane kaçak göçmen var o bile belli değil. TÜİK rakamlarına müdahale ederek enflasyonu düşük göstermeye çalışan AKP iktidarı, düzensiz göçmen rakamlarına da müdahale ederek asıl korkunç tabloyu halktan saklıyor. AKP hükümetlerinin açıkları, rakamlara müdahale yöntemiyle kapanmayacak noktada.

Sokak hayvanlarını sizden koruyacağız
Bir başka dram olan hayvan haklarına yapılan darbeye ve peşinde katlima gidcek yolu açan yasaayla ilgili tepkiler büyüyor. AKP tarafından Meclis'e sunulan sokak hayvanlarının katliamının önünü açan kanun teklifine tepkiler sürüyor. Sokağa çıkan hayvanseverler, “Adınızı tarihe katliamla anılarak kanla yazmakta ısrar etmeyin" dedi.Teklife pek çok toplumsal kesimden tepki yağdı, Ankara'da ve İstanbul'da eylem yapan hayvanseverler teklifte bahsedilenin ötenazi değil cinayet olduğunu belirtti.

Adınızı yazmakta ısrar etmeyin
Oldukça tepki toplayan düzenleme, kamuoyuyla paylaşıldığı ilk günden beri protesto ediliyor. Teklifin önceki Meclis Başkanlığı’na sunulmasıyla birlikte hayvanseverler, yurdun pek çok yerinde hayvan haklarını savunmak için meydanlara döküldü. Ankara Meclis Parkı’nda “Yaşam Nöbeti” başlatıldı. İstanbul’da gerçekleştirilen eylemde ve Ankara’da tutulan nöbette basın açıklaması okundu. Ankara’daki basın açıklamasına veteriner hekimler de katıldı. Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “2004 yılında kendi çıkardığı kanundaki “kısırlaştır-aşıla-yerine bırak” modelini uygulasa 20 yılda sokaktaki hayvan popülasyonunu pekâlâ kontrol altına alabilecekken bunu yapmayan AKP, şimdi artan hayvan popülasyonundan dem vuruyor ve belediyelere uygulatamadığı kısırlaştırma seferberliğinin faturasını, hayvanlara kesmeye çalışıyor. Hayvanların ve insanların güvenliğini sağlayacak olanın; ticaretin yasaklanması, hayvanlara şiddete hapis cezası gibi ciddi önlemlerin alınması, ‘kısırlaştırma, aşılama ve yerinde yaşatma’ modelinin uygulanması olduğunu gizleyemezsiniz. Nefretle döşediğiniz taşlarla, adınızı tarihe katliamla anılarak kanla yazmakta ısrar etmeyin!”

Kitle örgütleri katlima karşı
Türk Veteriner Hekimler Birliği de tartışmalı kanun teklifine ilişkin yaptığı açıklamada “Bu haliyle bu taslağın yanında olmayacağımızı, yaşatmanın temel alındığı çözümlerin hala mümkün olduğunu, bu konuda inisiyatif almaya hazır olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyururuz” ifadelerini kullanırken Türkiye Barolar Birliği de teklifi kabul etmediklerini belirtti.
Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonu tarafından yapılan açıklamada “Her şeyden önce, teklifin bu şekilde yasalaşması halinde ülkemiz tarihinde görülmemiş bir evcil hayvan katliamı yaşanacağını; sivil toplum örgütleri dışlanarak Meclis’te araştırma komisyonu dahi kurulmadan tepeden inme bir şekilde hazırlanan, akla, mantığa ve vicdana sığmayan bu teklifi asla kabul

etmediğimizi, tarihsel sorumluluğumuz gereği ifade etmek zorundayız” ifadeleri yer aldı.

Kanlı teklifi reddediyoruz

Beyoğlu Şişhane Meydanı’nda toplanan hayvan hakları savunucuları, AKP tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan sokak hayvanlarıyla ilgili yasa teklifini protesto etti. Hayvan hakları savunucuları, "Bu kanlı yasa teklifini reddediyoruz. Ölüm kampları inşa ettireceğinize yurt çapında kısırlaştırma seferberliği ilan edin" açıklaması yaptı.Yaşam İçin Yaşa ve Hayvan Yaşam Özgürlük inisiyatiflerinin çağrısıyla Beyoğlu Şişhane Meydanı’nda toplanan hayvan hakları savunucuları, kamuoyunda ‘katliam yasası’ olarak bilinen sokak hayvanlarının uyutulmasını öngören yasa teklifini protesto etti. Protesto sırasında "Katliam tasarısına hayır", "Barınaklarda ölüyoruz", "Sokak canlarına dokunma" yazılı dövizler açan hayvanseverler, “Katliam yasa tasarısını geri çek”. "Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük", "Hayvana şiddete hapis cezası", "Bilimsel tek çözüm kısırlaştırma", "Köpekler dışarı katiller içeri" sloganları atıldı. Yapılan açıklamada şıu görüşlere yer verildi; "12 Temmuz cuma günü 72 AKP'li milletvekilinin imzasıyla meclisin Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu'na sunulan yasa teklifi sokakta yaşayan hayvanlara hayatı çok görüyor. Bir buçuk sene önce 6 Şubat depremlerinde enkaz altında insan kurtaran köpek Proteo'yu yerlere göklere sığdıramayanlar şimdi gelmiş sokaklarda tek bir hayvan bırakmayana kadar katliam yapacağız diyorlar. Oysa türlü yalanlarla hedef haline getirdiğiniz bu hayvanlarla Proteo arasında hiçbir fark yok. AKP'nin yalanlarına kanmıyor, bu kanlı yasa teklifini reddediyoruz. Tıpkı şiddete, tacize uğrayan kadınlara, o saatte orada ne işi varmış dendiği gibi, sokaklarda hergün şiddete uğrayan mağdur olan hayvanlar düşmanlaştırılıyor. Ölüm kampları inşa ettireceğinize yurt çapında kısırlaştırma seferberliği ilan edin, popilasyonu düşürün."

Katliam meşrulaştırılamaz
Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi'nden yapılan açıklamada ise, "Halka yalan söyleyerek, hayvanları toplama kamplarına gönderemezsiniz. Halka yalan söyleyerek yapacağınız katliamı, adaletsizliği meşru hale getiremezsiniz. Bugün bir kez daha yılardır söylediğinizleri hayrkırmak zorundayız. 'Hayvanları kısırlaştırdık ama nüfus azalmadı" dediniz. Hayır kısırlaştırmadınız, kısırlaştırmayı bırakın, hayvanları kısırlaştıracak merkezleri bile kurmadınız. Bu merkezlerin hayvanların tedavilerinin yapılacağı ve güvenle sokağa döneceği bakım evleri olması gerekiyordu. Bakım evleri yerine hayvanlar için hapishaneler kurdunuz. Bu barınak adı verilen hapishanelerde hayvanları vurarak, canlı canlı gömerek, damarlarına çamaşır suyu vererek öldürdünüz" denildi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi