Sorunların üzeri hamasetle örtülmez

Instagram’ı kapatarak baskı politikalarını sürdüren iktidar, Filistin üzerinden de yeni bir milli beraberlik söylemi yaratmaya çalışıyor. Erdoğan yeni hamasetlerle gündemi değiştirmeye çalışsa bile halk bu yoksulluğu unutmaz. Sorunların üzeri hamasetle örtülmez. Ülkede bir yanda rejimin yönetememe krizi sürerken diğer yandan ekonomik kriz de derinleşmeye devam ediyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise son günlerde ardı ardına çıkışlarıyla bir kez daha gündemi belirleme çabasına girmiş durumda.

Temmuz ayı başında milyonların gözünü diktiği ara zammı geçiştiren, emekliye sus payı dahi denemeyecek bir artış yapan, buğdaydan, çaya, kayısıdan fındığa üretici kesimlerini de açlığa mahkûm eden Saray rejimi, halkın yoksulluğunu unutturacak hamleler geliştirmeye çalışıyor.
Toplumda gerilime yol açacak, ekonomik krizin nedenlerini ve sonuçlarını arka plana itecek gündemlerle ilerlemeye çalışan Erdoğan, ülke içerisinde hak ve özgürlüklere saldırmaya devam ederken dışarıda da ‘yapay’ çıkışlarla yine bir kahramanlık peşinde.

Baskı politikaları artıyor
Son bir aylık süreçte Saray rejiminin ardı ardına oluşturduğu gündemlerden bazıları şöyle:

  • 9’uncu yargı paketiyle birlikte kadınların soyadı kullanımının kullanılmasının engellenmeye çalışılırken Meclis’e gelen pakette konu günlerce tartıştırıldı. Paketteki bu maddenin geri çekildiği söylenirken son karar Ekim’e bırakıldı.
  • Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi ile iktidar bu kez de eğitim alanında bir gündem yarattı. Öğretmenleri rejimin birer kadro unsuru haline getirecek düzenlemeye karşı tepki büyük olurken, bu düzenleme de günlerce tartışıldı.
  • Toplumu geren en büyük konulardan birisi ise hayvanların katledilmesinin önünü açan düzenlemeyi hayata geçiren düzenleme oldu. Yapılan onca protestolara, eylemlere rağmen Meclis’ten geçirilen düzenlemede Erdoğan da tüm muhalefet güçlerini hedef alarak gerili büyüttü. İktidarın çoğunluğu ile düzenleme yasalaştı.
  • Ülke içerisinde kısıtlamaların en son örneğini ise önceki gün kapatılmasına karar verilen Instagram adlı sosyal medya uygulamasının kapatılması oluşturdu. İktidar, İsrail’in vurulması sonucunda ölen Hamas Lideri İsmail Haniye’ye sahip çıkma iddiasıyla Instagram’ı kapattı. Karara karşı çıkan AYM’yi de anında susturdu. Cumhurbaşkanlığı kararıyla onaylanan AYM kararları, yüksek mahkemenin kendi sitesinde dahi yayınlatılmadı.

eri-gom-001.webp

Dışarıda kahraman olma çabası

İç siyasette kutuplaştırma siyasetini sürdüren Erdoğan, dışarıda da Filistin meselesi üzerinden yeni bir ‘milli birlik beraberlik’ manevrasını deniyor. Erdoğan’ın, ‘Karabağ’a, Libya’ya nasıl girdiysek İsrail’e de gireriz çıkışını, Hamas Lideri Haniye için ilan ettiği ‘yas’ takip ederken, Haniye adına hutbeler okutuldu, Erdoğan ise bir kez daha Filistin’in hamisi rolüne girdi. Devlet kadrolarınca milli birlik beraberlik söylemleriyle sosyal medya üzerinden ‘Erdoğan’ın yanındayım’ mesajları ile kampanyalar düzenledi. Böylelikle toplumun can yakıcı sorunlarına değinmek zorunda kalmayan Erdoğan, vergi adaletsizliği, hayat pahalılığı, krizin emekçilerin sırtına yüklenmesi hakkında da cevap vermek zorunda kalmıyor.

Halkın gündemi yoksulluk

Ancak tüm bunlar karşısında Erdoğan’ın, tasarruf tedbirlerine karşı sokağa çıkan esnafların, düşük fiyatlar sonucu ürünlerini yakan çiftçilerin, açlık sınırının dahi altına mahkûm edilen emeklilerin, geleceksizliğe ve işsizliğe mahkûm edilen gençlerin gündemlerinin değiştirmesi kolay kolay mümkün gözükmüyor. Son dönemde yapılan anketlere de yansıyan bu tabloya göre iktidarın oy oranları erimeye devam ederken Cumhur İttifakı seçmeni dâhil vatandaşların yüzde 80’inden fazlası, ekonominin kötü yönetildiği görüşünde. ASAL Araştırma’nın bir anketine göre ise iktidarın ve ona yakın medyanın dilinden düşürmediği konular, yurttaşların büyük çoğunluğunun neredeyse hiç gündemi değil. Haklarında yasa çıkarılan sokak köpeklerini sorun olarak görenlerin oranı yüzde 0.5 olurken yurttaşların, yaklaşık yüzde 85’i ekonomi, adaletsizlik, işsizlik ve istihdam gibi konuları birinci sorun olarak görüyor.

Saray ne derse o oluyor

Atalay milletvekili seçilmesine yetecek halk desteğini aldı, AYM milletvekili olması gerektiğinin altını kalın kalın çizdi. Ancak cezaevinde ve görev yapamıyor. Ancak tüm bunlara rağmen Saray'ın onayı olmadan o kapı açılmıyor. Hem Milletvekili Can Atalay hem Türkiye İşçi Partisi, Anayasa Mahkemesi’nin “milletvekilliğinin gaspını tescilleyen kararından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne başvurdu. İktidarın hukuku ayaklar altına alarak cezaevinde tuttuğu, parlamentonun kapılarını açmadığı Can Atalay’ın yasama görevini yerine getirilmesi için engellerin kaldırılması talep edildi ve şu hatırlatma yapıldı: “AYM kararının, Anayasanın 138. maddesi uyarınca TBMM’nin de bağlayıcı niteliği göz önünde bulundurulduğunda, başkaca bir işleme gerek duyulmaksızın Şerafettin Can Atalay’ın milletvekili kaydının yapılarak özlük haklarının tesisi hususu Anayasal bir zorunluluktur.” Talebin, hukukiliği konusunda bir eksik yok. Milletvekilleri de yeterli imzayı taşıyan başvurularını Meclis Başkanlığı’na ilettiğinde şekil şartları da yerine getirilmiş olacak. Sonrası da çok basit, TBMM Genel Kurulu Atalay’ın milletvekilliğinin tescil edecek, Atalay cezaevinden çıkacak, Ankara’ya gelip yemin edip görevine gecikmeli de olsa başlayacak… İktidarda TBMM yönetimi de bu sürecin böyle işletilmesi gerektiğini, AYM kararının, Anayasa’nın bağlayıcılığının olduğunu çok iyi biliyor elbette. Burada eksik olan bunu bilmiyor olmak değil, adını koyalım, Saray “kişisel sorunu” olarak kabul ettiği Gezi Direnişi’nin öne çıkan isimlerinden Atalay’ın cezaevinden çıkmasının, siyaset yapmasının yolunu açmak istemiyor. Gezi günlerinde yaşadıklarını, unutamadığı yenilgiyi hatırlamak istemiyor.

Eksik olan hukuk değil

AKP iktidarları döneminde sıradanlaşan, hukukun yok sayıldı uygulamaların en çarpıcı örneklerinden biri olan bizzat bir milletvekilinin seçilme, ona oy verenlerin de seçme hakkının elinden alındığı bir acayip olay Can Atalay şahsında yaşananlar. Türkiye’nin AKP’li siyaset tarihinde, hukuk tarihinde yaşananların en çarpıcı örneklerinden biri olan bu süreç Gezi Direnişi bahane edilerek Silivri Cezaevi’ne konulan Avukat Can Atalay’ın 2023 genel seçimlerinde Hatay’dan milletvekili seçilmesi ile başladı. Tutuklu iken 75 bin Hataylı seçmenin oyunu alarak milletvekili seçilen Can Atalay’a yaşatılanların Anayasa’yla, hukukla, yasalarla açıklanabilir bir tarafı yok. Kuralların hâkim kılınması konusunda ısrarcı olmak elbette zorunlu ancak burada konuşulması gereken temel sorun, halkın oylarının parlamentoya yansıması ve bu oylarla milletvekili seçilenlerin de bu görevlerini yapabilmelerinin Saray’ın iradesine tabi olması. Türkiye bunu ilk kez yaşamıyor elbette, özellikle Kürt illerinden seçilen, aralarında Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu milletvekillerinin, belediye başkanlarının bu haklarının hoyratça ellerinden alındığına defalarca tanıklık yaptı Türkiye… Can Atalay uzun yıllardır süren bu despotizmin, antidemokratik siyasetin yeni bir örneği.

Siyaset tehdit altında

TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu gündeminde çoğunluğu DEM Parti milletvekillerine ait bine yakın dokunulmazlığın kaldırılması talebini içeren dosya var. Bu dosyalardaki muhalefet milletvekilleri de bir gün Saray isterse Can Atalay’a yaşatılanları yaşayabilir. Türkiye siyasetinin gelecek projeksiyonu içinde önemli bir yeri olması muhtemel isimlerden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ya da başka yerel yöneticilerin de siyaset yapmasının yolu kolaylıkla kesilebilir. İmamoğlu’nun Yargıtay’da bekleyen iki yıllık hapis cezasının kesinleşmesinin sadece bir isteme, telkine bağlı olmadığını kim söyleyebilir? Atalay örneğinde yaşananlara karşı “Ama Anayasa, ama Anayasa Mahkemesi kararı, içtihatlar, temel haklar…” temelinde dillendirilen itirazların çok anlamı olmadığını, Saray’ın duvarlarına çarpıp geri döndüğünü süreç zaten herkese gösterdi. Saray'ın bu talebi görmemesinden antidemokratik karakterinin dışında bir başka etki daha olduğu biliniyor. İktidar ortağı MHP'yi de kızdırmak istemiyor.
Ne olur? Şimdi AYM’nin gerekçeli kararının açıklanması, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve milletvekillerinin TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u ziyareti, CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın Meclis’in olağanüstü toplanmasını sağlayacak bir çoğunlukla toplantı çağrısı yapacaklarını açıklamasının ardından şimdi yanıtı aranan soru: “Ne olur, Kurtulmuş ne yapar?”
Bir parantez: (Numan Kurtulmuş’un Saray’ın istediğinin aksine bir irade ortaya koyabilmesini beklemeyi gerektirecek bir veri yok elimizde.) Bu soruya hukuk kuralları çerçevesinde verilecek yanıt basit: “Can Atalay kütüğe kaydedilir, özlük hakları iade edilir, tahliye edilir gelip TBMM’de yeminini ederek göreve başlar?” Bu kurallar geçerli olsaydı zaten bugün yaşananların yaşanmayacağını belirttikten sonra devam edelim.

TBMM 15 Ağustos’ta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas için olağanüstü toplanacak. Numan Kurtulmuş şubat ayındaki olağanüstü toplantı çağrısını Anayasa’ya aykırı bir şekilde görmezden gelmemiş olsaydı “120 milletvekilinin çağrısına uymak zorunda, yoksa Anayasa’yı çiğnemiş olur” derdik. Yine de genel beklenti bu kez TBMM’nin toplanacağı yönünde. Ancak bu toplantının Can Atalay’ın milletvekilliğinin iadesi ile sonuçlanacağı beklentisi sıfıra yakın. Ankara’da senaryo muhtelif, en iflah olmaz iyimserlerin bile “Can Atalay’a milletvekilliğini iade ederler ama ilk fırsatta hükmü kesinleştirir, dokunulmazlığını kaldırır, yeniden cezaevine geri gönderirler” dediği bir ülkede bu despotik rejime karşı “Hukuk, temel haklar” denilerek bir sonuç alınabileceğini beklemek saflığa varan bir iyi niyet olur, diyerek tamamlayalım.

kutu1-001.webp

Hedefte sokak röportajları var

Türkiye uygulamalara getirilen erişim engellerini konuşurken RTÜK Başkanı Şahin'den de sokak röportajlarına dair açıklama geldi. Şahin, söz konusu röportajların takibe alındığını söyledi. Şahin, sokak röportajlarının dezenformasyona yol açtığını öne sürdü. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, sokak röportajlarının RTÜK takibine aldığını açıkladı. Şahin, “Sadece verilmek istenen mesaj doğrultusundaki görüşlerin yer aldığı röportajlarda, sanki genelin sesiymiş veya toplumun büyük bir kesiminin görüşüymüş gibi yansıtılan vatandaş fikirleri, nesnellikten uzak, maksatlı yönlendirici tarafıyla dezenformasyona yol açmaktadır. Bu tarz yanıltıcı röportaj teknikleri, kitleleri bilinçli olarak etki altına almak amacıyla kullanılmaktadır” dedi.

kutu2.webp

Sıra onlara geldi !

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, X hesabı üzerinden yaptığı açıklamayla sokak röportajı içeriklerinin RTÜK takibine alındığını duyurdu. Şahin’in paylaşımı şöyle:
-Kamuoyunun dikkatine! Zaman zaman gerek ulusal televizyonlarda tespit ettiğimiz gerekse bazı sosyal medya mecralarında yayınlanan ‘Sokak Röportajları’ veya ‘Vatandaşın Görüşü’ gibi çeşitli adlarla sunulan halk mülakatları, kamuoyunu manipüle edici yönüyle evrensel basın meslek ilkeleri ile basın etik değerlerine aykırılık teşkil edecek boyutlara ulaşmıştır.
Dezenformasyon var
-Ekonomik ya da siyasi yönlendirmeler yapmak amacıyla ‘Sokağın Sesi’ adı altında masumane bir formatta pazarlanan röportajlar, ancak ve ancak yayıncısının öznel fikrini destekleyen görüşler olarak dikkat çekmektedir. Sadece verilmek istenen mesaj doğrultusundaki görüşlerin yer aldığı röportajlarda, sanki genelin sesiymiş veya toplumun büyük bir kesiminin görüşüymüş gibi yansıtılan vatandaş fikirleri, nesnellikten uzak, maksatlı yönlendirici tarafıyla dezenformasyona yol açmaktadır.
RTÜK kafayı taktı
-Bu tarz yanıltıcı röportaj teknikleri, kitleleri bilinçli olarak etki altına almak amacıyla kullanılmaktadır. Bilhassa yeni medya platformlarındaki bu tür yayıncılık faaliyetleri ve paylaşımlar, görsel yayıncılık alanında faaliyet gösteren Anayasal bir kurum olan RTÜK’ün takibindedir. RTÜK, kitleleri sosyolojik çatışmalara sevk eden bu tip yayın faaliyetleriyle alakalı görsel yayıncılık ilkeleri kapsamında gerekli çalışmaları yapmakta ve sürdürmektedir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi