İlknur Doğu Öztürk

İlknur Doğu Öztürk

Siyasette başarının anahtarı: İletişim ve ikna teknikleri

Toplumla ilgili konularda siyasal faaliyetleri kapsayan siyaset, geniş halk kitlesinin desteğini kazanmayı gerektirir. Bu gereklilik ise iletişimi siyasetin önemli bir parçası haline getiriyor.

İletişim, mesajların geniş bir hedef kitleye ulaşmasını sağlayarak politikacıların faaliyetlerinin en önemli noktasını oluşturur. Böylece politikacılar, medya, çıkar ve baskı grupları, yurttaşlar kendi fikirlerini ortaya koymak için mesaj alıp gönderilen bir sürecin parçası olur. Bu süreç, sadece iktidar ya da yerel yönetim liderliği mücadelesi verilen seçim dönemlerinde değil toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren yasa tasarılarının, kararların, uygulamaların tartışıldığı seçim dışı rutin dönemlerde de aynı şekilde işler.

Mesajın paylaşılması, hedeflenen davranış değişikliğinin ve kamuoyu oluşturmanın ilk koşuludur. İkinci koşul ise ikna etmektir. Siyaseti, çıkar mücadelesi ve güç savaşı olarak tanımlayan perspektifin aksine, iletişimi merkeze koyarak bir ikna biçimi olarak tanımlayabiliriz. Bu ikna ise zorlamayı değil insanları etkilemeyi gerektirir ve retorik olarak adlandırılır.

İkna, ilk olarak Antik Yunan döneminde karşımıza çıkar. İknayı sistemli hale getiren, iknanın temelini atan ilk isim olan Aristoteles, ikna etme sanatı olarak retorik kavramını ifade eder ve üç önemli bileşenle açıklar. Aristoteles’in artistik kanıtlar dediği bu bileşenler:

  • Konuşmacının karakteri (ethos),
  • Dinleyicinin duyguları (pathos)
  • Mesajın içeriği ve biçimidir (logos).

Bu artistik kanıtlar, hedef kitleyi inandırmayı, istenilen davranışı yapmaya ya da mevcut davranışı değiştirmeye razı olmayı sağlayacak şekilde dilin etkin kullanılmasını sağlar. Ethos, kaynağın erdemli, iyi niyetli, konusunda uzman, deneyimli, bilgili ve güvenilir olması gibi özelliklerini ifade eder. Bu özellikler, ikna konusunda belirleyicidir. Logos, mesajın kabul edilmesi için veriler, benzerlikler, kanıtlar, örnekler kullanarak mantığa seslenilmesi ile ilgilidir. Mesaj içeriğinde yer alan simgeler, semboller, beden dili gibi özellikler de önem taşır. İkna edilmek isteneni yakalayacak mantıklı önermeler sunabilmeyi gerektirir. Pathos ise hedef kitleyi korkutmak, coşku vermek, heyecanlandırmak gibi duygular ile ilgilidir.

İktidar mücadelesi veren liderler, mesajlarının içeriğini seçmenin duygularına seslenecek, mantıklı argümanlarla anlatmalıdır. Tabi bu arada siyasetçinin güvenilir, deneyimli olması da gerekir. Bu üç unsurun en önemli özelliği ise bireylerin özgür iradeleri ile ikna oldukları kanaatini yaratmasıdır. İkna eden bir iletişim süreci, mesajın istenildiği gibi algılanması ile tamamlanır.

Siyasette ikna, karar vermeyi gerektiriyor. Bireyler, davranışlarının nasıl olacağına, ne yapacaklarına karar verirken bazı ilkelerden etkileniyor. Bu ilkeler, Robert Cialdini tarafından Karşılık Yaratmak, Tutarlılık, Nadirlik, Otorite, Toplumsal Kanıt ve Beğeni şeklinde sıralanır.

İknanın İlkeleri siyasette ikna sağlamak amacıyla nasıl kullanılıyor?

Karşılık Yaratma prensibi, bir borçlandırma tekniğidir. İnsanların kendilerine nasıl davranılırsa ona göre davranma eğilimi bu ilkenin temelidir. Siyasi liderlerin esnaf, pazar ziyaretleri, halkla iç içe samimi sohbetleri bu ilkeye uygun davranışı örneklendirir. İnsanlar kendilerine dostça davrananlara karşı samimiyet besler. Ve o samimiyete karşılık partiye ya da lidere oy verebilir.

Tutarlılık ilkesi insanların geçmişte yapılanlarla uyumlu olma ihtiyacı ve kararlarında tutarlı olma eğilimine dayanır. Bir belediye başkanı adayının seçildikten sonra seçim vaadini gerçekleştirmesi, söylediğini yapan imajını kazandırır. Daha sonraki çalışmalarının da bu vaatle uyumlu olması, tutarlı olarak kabul edilmesini sağlar. Bu ilkeyi, ideoloji odaklı seçmenin oy verme kararında görmek mümkündür. Benzer şekilde seçmenin, seçimler sırasında adayı beğenmese bile partisini desteklemeye devam etme kararı, kendi ile çelişmek istememesinden kaynaklanır.

Nadirlik İlkesi, davranış değişikliğinde özellikle sınırlı sayıda kalan bitmek üzere olan ürünün satın alınmasını açıklar. Bu ilkeyi, siyasette özellikle bir öneri kabul edilmediğinde olabileceklerin, kaybedilebileceklerin aktarıldığı korku stratejisi ile hazırlanmış siyasal reklamlarda görmek mümkündür.

Otorite ilkesi ise toplumun genellikle yetkin kişilerin önerilerini gerçekleştirme eğilimini ifade eder. Örneğin, bir liderin siyasetteki deneyimi, güçlü duruşu, eğitimi, yaşı, güven kazanmasını ve diğer insanların kendilerini bu liderle özdeşleştirerek ona inanmak istemesini sağlar.
Toplumsal Kanıt ilkesi, bireylerin bir gruba ait olma ihtiyacından beslenir. Bu ilkeye göre bir topluluğun parçası olan bazı bireyler tarafından desteklenen fikir, gruptakiler tarafında çok daha kolay kabul görecektir. Özellikle kararsız seçmen, emin olmadığı kararı vermek için çoğunluğun tercihlerine bakar. Bu nedenle seçim dönemlerinde çok fazla araştırma şirketi tarafından anket çalışması gerçekleştirilir. Bu anketlerde, seçim tahminlerinin kararsız seçmeni güçlü olandan yana olmak şeklinde etkileyebileceği düşünülmektedir.

Beğeni ilkesi ise ikna etmek amacıyla iletişim kuran kişiye yakınlık hissetmenin beğenmenin etkisi ile ilgilidir. Sevip beğenilen, tanınan kişiler kitleleri daha kolay ikna eder. Bu ilkeyi lider odaklı partilerin seçmenin tercihlerinde etkili olmasında görmek mümkündür.

Görülüyor ki siyasette kitleleri etkileyebilmek ve ikna, bu evrensel ilkelerin kullanımına başvurulan etkili bir söylem yaratmakla mümkün.

Siz halkın desteğini kazanmak için hangi ikna ilkesinden yararlanırdınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlknur Doğu Öztürk Arşivi