Adaletin Ateş'le sınavı!

Yaşamım boyunca hiç bu kadar yoğun bir gündemle karşılaşmadım.

Ankara Sincan’da devam eden Sinan Ateş cinayeti davasında mağdurlar ve kamuoyu adil bir yargılama bekliyordu ancak görünen o ki, organize bir suç örgütünün oynadığı bir tiyatro oyununa döndü.

Öte yandan yine Ankara’da görülen Gar katliamı karar duruşmasında insanlık suçu kavramını kullanmaktan kaçınan bir mahkeme heyeti gördük.

Ülkemizin en önemli sorunlarından biri haline gelen mülteci ya da kayıtsız göçmen sorununda halkın sabrı zorlanmaya başladı.

Kayseri’de gerçekleşen bir taciz olayının ardından galeyana gelen halk Suriye’lilere ait ev, iş yeri ve araçları ateşe verdi.

Gün içerisinde tüm yurtta benzeri tepkiler ve gösteriler devam etti.

Üstelik de tüm bu olaylar üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen yüreğimizi acıtan, unutmadığımız, unutturmayacağımız Madımak katliamının yıl dönümünde gerçekleşiyor.

Peki tüm bu olaylar yaşanırken adaletin, adil bir yargılamanın yapıldığına ilişkin kamu vicdanı ne durumda?

“İnsan, insanı yakar mı?

İnsan, insan yanarken bakar mı?

İnsan, insan yanarken alkışlar mı?

İnsan, insanı yakanı aklar mı?

İnsan yanarken,

Yanmayan insan var mı?

Varsa yanmayan, O insan mı? “

Duyarlı bir yurttaşımızın kanayan yüreğinden taşan sözcükler bunlar.

Tüm bu vahşi saldırıların ardında organize bir örgütün olmadığını kimse bize inandırmaya çalışmasın.

Üstelik de bu vahşi saldırıları yapanların söylemlerinden, ifadelerinden, duruşma tutanaklarındaki itiraflarından da anlıyoruz ki bu denli pervasız, sorumsuz, küstah tavırları perde gerisindeki bir iradeden kaynaklanıyor.

Devam eden Sinan Ateş davasındaki sanık ifadelerinde bu açıkça görüldüğü gibi yargının bu konudaki kararını ve duruşunu hep birlikte göreceğiz.

Tıpkı, 1 Mayıs 77 de olduğu gibi, Kahramanmaraş olaylarında, Ankara Gar katliamında, 2 Temmuz Madımak saldırılarında yaşandığı gibi olayları sıradan birkaç kendini bilmezin yaptığı adi vakalar gibi gösterecekler ya da bir sır perdesinin ardında zaman aşımına bırakacaklar.

Aslında uzun uzun Sivas’ta yaşananları, Madımak katliamında yitirdiklerimizi yazmak, onları anmak istiyordum ama toplumun üzerine bir kara bulut gibi çöken bu siyasi cinayetler gündemimizi de ruh halimizi de değiştiriyor.

Daha düne kadar yüreğimde bir acı hissediyordum, Gar katliamında, Madımak olaylarında yok edilen, yakılan yiğit insanlar için.

Şimdi acıdan çok bir nefret taşıyor bu yaralı yüreğim.

Tetiği çekenler, oteli ateşe verenler ya da gara bomba yerleştirenlere değil nefretim, bu aşağılık katilleri kullanarak bu güzel ülkeyi bir kan gölüne çevirenlere dönük bu içimdeki ateş.

Bu ateşi söndürmek yerine bu ateşi yakanlar, yaktıranlarla çözüm arayanlara da kızgınlığım daha çok.

Ülkemizi her geçen gün biraz daha yoksullaştıranlar, yolsuzlukları, hukuksuzluğu normal gibi gösterenlerle; yani sorunun kaynağı olanlarla normalleşmeye çalışanlar, yumuşayanlar aklımızla alay etmesinler.

Bu ülke aydınlığı yakmaya, adaleti yok etmeye, yargıyı siyasete alet etmeye çalışanlardan kurtulmadan huzura kavuşamaz.

Hayat pahalılığı ve enflasyonun tavan yaptığı, gençlerin umudunun kalmadığı, çocuklarımızın hayallerine ipotek konduğu, işçinin, memurun, köylünün açlık sınırında yaşadığı, emeklilerin ucuz ekmek kuyruğunda ziyan olduğu bir ülkede tek sığınacağımız adalet kurumu da yerle bir edildi.

Madımak’ta sessiz kalanlardan merhamet beklemediğimiz gibi, bugün Sinan Ateş davasında da adil bir yargılama ve kamu vicdanını rahatlatacak bir karar çıkmasını beklemiyoruz.

Seçilmiş bir milletvekilini ve yüzlerce siyasiyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kesin kararlarına rağmen cezaevlerinde rehin tutan, Gezi tutuklularını dayanaksız, delilsiz bir yargılama sonucu özgürlüklerinden yoksun bırakan bir zihniyetten ve ülkemizi sonu belirsiz bir karanlığa sürükleyen bu iktidardan kurtulmak gerek.

Yine orman yangınları başladı ama kıyılarımızın, topraklarımızı yağma ve işgali devam ediyor.

Vergi paketiyle tüm devlet borçlarını yoksul halkın sırtına yıkan bu iktidardan kurtulmanın yolu da en geniş toplumsal muhalefeti örgütlemek, eylemli muhalefet yapmaktan geçiyor.

Aksi halde Sivas’ta, Gar katliamında, Kahramanmaraş’ta, 1 Mayıslarda yitirdiklerimize ve şu an barış ve demokrasi mücadelesi uğruna cezaevlerinde çile çekenlere borçlu kalırız.

2 Temmuz şehitlerini unutmadık, unutturmayacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi