Özel okullar devlete karşı

Millli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in ‘eğitim sektörüne’ büyük katkısı: Orta direk özel okul kapısında 4+4+4 sisteminin dayatıldığı 2012’de her 100 liralık eğitim harcamasının 66,8 lirasını en yüksek gelirli yüzde 20’lik dilim yapıyormuş. Geride kalan 10 yılda, orta gelirliler de özel eğitim harcamasına katlanmaya başlıyor.

Dostlar; Eğitim bir sektör müdür? Yoksa kamusal bir hizmet mi? İktisat tarihi bu sorunun tartışıldığı metinlerle dolu. Fakat en liberal metinler dahi, eğitimin tıpkı sağlık gibi olumlu toplumsal fayda yarattığını kabul ediyor ve en liberal metinler dahi eğitim ve sağlığı “yarı kamusal hizmet” şeklinde kategorize ediyor. Yani, özel kesim tarafından da sunulabilir, fiyatlanabilir ama kamusal fayda yarattığı için kamu tekeli de müdahil olmalıdır.

Türkiye özel okula kayıyor

Peki Türkiye’de eğilim ne yönde değişiyor? Eğitimin özel kısmı mı yoksa kamusal kısmı mı ağırlık kazanıyor. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in talimatıyla hazırlanan yeni müfredat, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli başlığıyla bakanlığın web sitesine konuldu. Bugün müfredatı incelemek isteyenler inceledi.. Bakan Tekin yeni müfredatı “Yerli ve milli, milletimizin maneviyatına ve fıtratına saygılı” olduğunu söyleyerek savunuyor. Müfredatın detayları konunun uzmanları tarafından detaylıca ele alındı ve inceleme süreci devam ediyor.

Yüzyılın maarif modeli

Buna göre Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin gayesi son derece açık; İslamcı anlatının kendi ifadesiyle söylemek gerekirse “ahlaklı bir nesil yetiştirmek” arzusundalar. Bu anlatıda, Türkiye’nin içinde bulunduğu tüm sorunların kökeninde ahlaksızlık yatıyor. Haliyle yeni müfredatta göze çarpan dersler ahlak temasını işliyor. 80 yıllık vatandaşlık dersi ‘Ahlak ve Vatandaşlık’ dersine dönüşüyor. Ortaokul ve liselere Türk Sosyal Hayatında Aile dersi ekleniyor. Kültür ve Medeniyetimize Yön Verenler dersinde, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek gibi antikomünist isimler çocuklara rol model olarak tanıtılıyor. Tarih derslerinde ideolojik arka plan derinleşiyor, biyoloji derslerinin ağırlığı azaltılıyor. Matematik ise fazlalıklardan kurtuluyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Buna karşın, İslamcı olmayan geniş halk kesimleri için müfredatın ideolojik arka planı tedirginlik veriyor. Peki bu tedirginlik piyasada ne tip reaksiyonlara neden oluyor?

Hayfi özel okula marş!

Yusuf Tekin, Türkiye’nin Milli Eğitimi’nin son 10 yılına damga vurdu. 2013-2018 arasında “gölge bakan” olarak anılan bir bakanlık müsteşarıydı. 2018’de müsteşarlıklar kaldırılınca, Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne rektör olarak atandı. 4 Haziran 2023’ten bu yana da Milli Eğitim Bakanı…Yusuf Tekin idaresindeki milli eğitimde son 10 yılda yaşanan bir değişimi verilerle sunalım. MEB’in Örgün Eğitim İstatistikleri’ne göre 4+4+4 sistemine geçilen 2012/2013 Eğitim Yılı’nda 992 adet özel ilkokul varmış. Bunun yanında aynı yıl 904 ortaokul bulunuyormuş. İlk ve ortaokulda toplam özel okul sayısı 1896 olarak kayda geçmiş.Sonra ahlaklı, maneviyatına ve mukadderatına sahip çıkan modern dindar bir nesil yetiştirme hayaliyle yanıp tutuşulan 10 yıl geride kalmış.

Özel okul sayısı patlama yaptı

2022/2023 Eğitim Yılı’na geldiğimizde özel ilkokul sayısının 2065’e, özel ortaokul sayısının 2266’ya çıktığını görüyoruz. Aynı dönemde öğrenci sayısı da özel ilkokullarda 167 bin 381’den 348 bin 720’ye, özel ortaokullarda 164 bin 294’ten 376 bin 426’ya çıkmış. Yani nereden baksanız, kamusal olmayan “Eğitim Sektörü”nü 2 kat büyütebilmiş Yusuf Tekin. Bu haliyle, tüm özel okul patronlarının gençlerin maneviyatı için yanıp tutuşan Yusuf Tekin’e bir teşekkür borcu var. Zira Yusuf Tekin sayesinde eğitim harcamaları milyarlarca dolarlık bir pastaya dönüşüyor. Zincir kolejlerin iktidarla temaslı sahipleri de Türkiye’nin yeni zenginler listesine adlarını yazdırıyorlar.

Ücretliler özel okulu müşterisi

Özel okul tercihinin arkasında türlü türlü nedenler var. Güvenlik, mesai saatlerinin uyumsuzluğu, dil eğitimi vs. vs… Fakat tüm bu nedenlerin içinde bir kök neden oracıkta duruyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çok önemli bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanlığı’na güvenmiyor. Böylece imkanlar zorlanıyor ve çocuklar özel okullara gönderiliyor.2010’lu yılların başına dek, özel okul tercihi, yüksek gelir gruplarının tüketim alışkanlıklarındandı. Fakat, son 10 yılda, orta gelir grubunun da özel okulları tercih etmesi üzerine düşünmeye değer bir takım veriler sunuyor.

TÜİK’in verileri ne diyor?

4+4+4 sisteminin dayatıldığı 2012’de her 100 liralık eğitim harcamasının 66,8 lirasını en yüksek gelirli yüzde 20’lik dilim yapıyormuş. Geride kalan 10 yılda, özel eğitim hizmeti en zenginlerin tekelinden çıkıyor ve orta gelirliler de özel eğitim harcamasına katlanmaya başlıyor. Böylece 2022’ye gelince her 100 liralık eğitim harcaması içinde en zengin yüzde 20’lik dilimin ağırlığı 59,6 liraya düşüyor. Peki en zenginlerin payı 7 puan kadar azalırken kimin payı artıyor? Cevap alt ve üst orta gelir gruplarında. 2012’de en zengin ikinci yüzde 20’lik dilimin 100 liralık eğitim harcamasının 16,7 lirasını üstlendiğini görüyoruz. 2022’de bu tutar 19,4 liraya çıkıyor. 2012’de en zengin 3’üncü yüzde 20’lik dilimin 100 liralık eğitim harcamasının 9 lirasını üstlendiğini görüyoruz. 2022’de bu tutar 10,9 liraya çıkıyor. En zengin 4’üncü dolayısıyla en yoksul ikinci yüzde 20’lik dilim 2012’de her 100 liralık eğitim harcamasının 5,6’sını üstenirken bu tutar 2022’de 8,6’ya yükseliyor. En yoksul grubun eğitim harcamalarındaki payı geçmiş 10 yılda diğer grupların tersine artmak bir yana azalıyor. 2012’de eğitim harcamalarının yüzde 2,3’ünü üstelenen bu grup, 2022’de eğitim harcamalarının yüzde 1 buçuğunu üstleniyor.

Özetle; son 10 yılda eğitim sektörünün tüketici pazarı en zenginlerden orta gelirlilere doğru genişliyor. Bu genişleme sayesinde özel okul sayısında da dudak uçuklatan artışlar gözleniyor. Burada tespit edilmesi gereken bir diğer nokta, yeni müşterilerin hemen hepsinin ücretli, meslek sahibi gruplardan oluşmasıdır.

1.jpg

EĞİTİM EKONOMİK FAALİYET ALANI DEĞİLDİR

Eğer, eğitimi de inşaat gibi, sanayi gibi, bankacılık gibi bir ekonomik faaliyet olarak kavrıyor, eğitimin kamusal niteliğini göz ardı ediyorsanız -ki eğitimin kamusal niteliğini en radikal liberaller dahi yadsımıyor- bu gelişme son derece olumlu sayılabilir. Nitekim, Yusuf Tekin’in çabaları sayesinde, halk kesimleri kamu okullarından kaçmaya başlamış, özel sektör böylece büyümüş. “Bu durum Türkiye’nin ekonomisine de katkı sağlıyor, istihdam artıyor, büyüme hız kazanıyor” da denilebilir. Fakat Yusuf Tekin, ahlaklı nesiller yetiştirmeye çabalarken, eğitim sisteminin de tümüyle çökme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtmek gerekir. En zenginlerin yurtdışına, orta direğin zincir kolejlere, garibanın mesleki eğitim merkezlerinde torna tezgahına geri kalanların da proje okullara veya imam hatiplere gönderildiği bir eğitim modeli. Adına Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli deniyor.

2.jpg

KARANLIK SABAHIN ASIL SORUMLUSU

İktidar medyası seçim yenilgisine sokak köpeklerini bile gerekçe yaptı. Oysa kışın karanlığında çocukların okula gitmesi asıl mesele değil mi? Albayrak’ın kararıyla sürekli yaz saatiyle enerji tasarrufu sağlanmadı. Mart 2024 seçimlerinin iktidar için bir hezimetle sonuçlanmasının ardından, iktidar medyası yenilginin nedenlerini tartışıyor. Fakat bu zamana dek, iktidarın her yaptığını körü körüne savunarak hayatta kalabilen iktidar medyası, iş eleştiriye gelince çuvallıyor. “AKP neden yenildi?” sorusuna türlü türlü cevaplar arayan iktidar medyasının kimi kalemşörleri, sokak köpeklerinin dahi seçim yenilgisinde etkili olduğunu söyleyebildi. Meğer memlekette her şey güllük gülistanlıkmış da sokak köpekleri yüzünden seçmenler AKP’yi cezalandırmış. “Sokak köpekleri sorun değil” sığlığına düşmek doğru değil. 2005 yılından bu yana belediyelerin hayvan barınağı açma zorunluluğu var ama 1390 belediyenin sadece 237’sinde hayvan barınağı var. Barınağı olmayan belediyeler, köpekleri toplayıp ya öldürüyor ya da ormana bırakıyor. Kent çeperlerindeki ormanlarda vahşileşen ve çeteleşen köpekler, kente indiklerinde ise insanlara zarar verebiliyor. Üstelik hali hazırda var olan barınakların da hali içler acısı. Bir gidenin bir daha gitmeye yüreği yetmiyor. İktidar kusursuz olduğuna göre, onun aldığı kararlar asla sorgulanmayacağına göre sürekli yaz saati uygulamasında iktidar medyası için eleştirilecek bir şey yok. Olsa olsa sokak köpekleridir yenilginin nedeni.

3.jpg

CUMHURİYET NEDİR NE DEĞİLDİR

Peki nedir Cumhuriyet? Halkın egemenliği, halka ait, kamuya ait olanın önceliği, halkın kendi seçtikleri eliyle yönetimi, milli iradeyle doğrudan bağı, demokrasiyle ilişkisi yanında, bir rejim olarak, başka nitelikleri var mıdır Cumhuriyetin? Elbette vardır. Cumhuriyet; yurttaşların eşitliğini öncelerken, yurttaşların eğitimli, bilinçli, örgütlü olmalarına da önem verir. Çünkü Cumhuriyet; milleti de bilinçli yurttaşlardan oluşan bir siyasal toplum olarak görür. Sıradan bir yığın, tesadüfen, öylesine, rastlantı sonucu bir araya gelmiş insan toplamı değildir millet.

Cumhuriyet; yurttaşların eşitliğini, sadece yasalar önünde sağlamakla yetinmez. Hayatın pratiğinde de eşitliği arzular. Başta, eğitimdeki fırsat eşitliği olmak üzere, sosyal devlet eliyle, ekonomide devleti etkin kılarak, gelir dağılımı adaletsizliğine, sınıflar ve bölgeler arasındaki uçuruma itiraz eder.

Cumhuriyet; tam bağımsızlıktan, milli egemenlikten yanadır. Antiemperyalisttir. Akıl ve bilimi rehber edindiği için, egemenliğin kaynağı olarak milleti, milli iradeyi gördüğü için, yurttaşları eşit, ayrımsız, imtiyazsız muhatap aldığı için, demokrasinin olmazsa olmazı olduğu için, laiktir. Yurttaşın ve milletin üzerinde, ortaçağ kalıntısı, feodalizm artığı hiçbir gücün, örgütün, oluşumun, bağın, kimliğin, aidiyet ve mensubiyetin, tarikat ve cemaatin gölgesine, vesayetine, etkisine tahammül etmez. O nedenle de yurttaşı mürit olmaya, müşteri olmaya mahkûm eden gerici ve piyasacı siyasetlere karşıdır.

Cumhuriyet; sosyal devleti, devletin ekonomideki ağırlığını, halkçı ve devletçi ekonomi politikalarını, planlı ekonomiyi, planlı sanayileşmeyi, planlı kalkınmayı planlı kentleşmeyi savunur. Bu, aynı zamanda yaşamın her alanında aklın, bilimin, pozitif hukukun geçerli olmasının da gereğidir.

Böyle bir cumhuriyetin, toplumcu bir cumhuriyetin hayata geçmesi, ete kemiğe bürünmesi için de kamuculuk zorunludur. Tüm bunların iktisadi zemini, ekonomik temeli, sınıfsal altyapısı için de gereklidir devletçilik. Tarımdan sanayiye, sanayiden hizmet sektörüne dek devlet sadece yasa koymakla, denetim yapmakla yetinmez. Fazlasını yapmalıdır. Gerekirse bizzat girişimci olmalı, piyasaya bu yolla da müdahale etmelidir. Devletin düzenleyici işlevi, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamusal hizmetlerden başlayarak, ilaçtan ulaşıma, iletişimden toplu konuta dek geniş bir alana yayılmalıdır. Cumhuriyet; öncelikle belirtmek gerekir ki, radikal bir programdır. Reformcu değil, devrimci bir programdır. Cumhuriyet Devrimi’nin özeti ve simgesi olan altı ilke, birbiriyle tutarlıdır, birbirini tamamlar, bütünler. Hem kuramsal yönüyle hem de uygulamadaki pratiğiyle öne çıkar bu ilkeler. Cumhuriyet Devrimi, diğer adıyla Kemalist Devrim programı, tam bağımsızlığı, ulusal egemenliği, çağdaşlaşmayı, barışı, güvenliği, refahı, eşitliği, onurlu ve saygın bir yaşamı amaçlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi