Rahsa Pınar Çetinkaya

Rahsa Pınar Çetinkaya

İnsanlıkları çürümüş olmalı

Kadın ve çocuk cinayetleri, sadece mağdurların hayatlarını değil, toplumun vicdanını da katleden bir karanlık yaratıyor. Ne yazık ki biz, bir çürümenin ortasında utancımıza tutunarak, iyi şeyler düşünmeye çabalıyoruz.

Şükrü Erbaş'ın dediği gibi: “Bir çürümenin ortasında utancımıza tutunmuş ,iyi şeyler düşünerek yaşamaya çalışıyoruz.” Ancak bu utanç ve sessizlik, yaraya merhem olmaktan çok, onun derinleşmesine neden oluyor.

Toplum olarak kadın ve çocuk cinayetlerinin karşısında, bu utanç verici durumun parçası olmayı bırakmak zorundayız. Çünkü bu utanç, bireylerin acılarına sadece uzaktan bakan, bir iki sosyal medya paylaşımı ile vicdanını rahatlatan bir toplum yaratıyor. “Ah vah” edip kenara çekilmek, bu sorunun çözülmesine hiçbir katkı sağlamıyor. Tam aksine, kötülüğün kanıksanmasına neden oluyor.

Her geçen gün yeni bir kadın ya da çocuk cinayeti haberiyle karşılaşıyoruz. Bu haberler, yüreklerimizi dağlarken bir süre sonra sanki sıradanlaşmaya başlıyor. Çürümenin en tehlikeli boyutu da bu; kötülüğe alışmak, onu doğal bir parça olarak görmeye başlamak. Peki bu kötülük neden büyüyor? Çünkü toplumsal bir tepki göstermekte zorlanıyoruz. Sessiz kalmak, aslında suça ortak olmak anlamına geliyor. Failler, toplumun bu sessizliği ve kayıtsızlığıyla daha da cesaretleniyorlar.

Bireyler olarak, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışıyla yaşamayı sürdürdüğümüzde, toplumsal dayanışmanın temellerini çürütüyoruz. Kadın ya da çocuk cinayetleri uzak bir şehirde, tanımadığımız bir kişinin başına gelmiş olabilir. Ancak o acının yaşandığı yerde, bizim insanlığımız da yaralanıyor. Sessizlikle büyüttüğümüz bu yılan, er ya da geç hepimizin hayatını zehirleyebilir.

Kadına ve çocuğa yönelik şiddet, toplumsal bir yapısal sorun haline geldiğinde, bu yıkımı durdurmak için herkesin sesini yükseltmesi gerekiyor. Sessizlik, failleri cesaretlendiren, adaletin gerçekleşmesini engelleyen ve mağdurları yalnız bırakan bir suç ortaklığıdır.

Yıllar içerisindeki bu korkunç sayılar toplumun anlık tepkisinden, kanunların uygulanmasından, siyaset ve toplumun şiddete karşı zayıf duruşunun da payı büyüktür.

Yıldaki gün sayısı 365 ve listeye bir bakalım

2024 yılındayiz ve yılın 280. günündeyiz tespit edilen cinayet sayısı 290
2023 yılı 416
2022 yılı 409
2021 yılı 433
2020 yılı 418
2019 yılı 425
...
2002 yılı 66
(Kynk:Anıtsayac.com)
Çocuklar için ise ne elim gitti araştırmaya ne yüreğim benimsedi.

Elimizde kalan tek umut, hala direnebileceğimiz ve bu çürümeye karşı ses çıkarabileceğimiz gerçeğidir. Kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadelede, dayanışmanın ve tepkisiz kalmamanın gücüne inanmak zorundayız.
Bu yüzden toplum olarak bilinçli bir şekilde hareket etmeli, her bir trajedinin ardından sadece üzüntüyle yetinmemeli, adalet talep etmeli, eğitim sisteminden hukuka, medyadan sosyal yaşama kadar her alanda şiddetin köklerine inerek onu söküp atmalıyız. Şiddetin normalleştiği bir dünyada yaşamayı kabul edemeyiz. Her bir kadın, her bir çocuk cinayeti, hepimizin vicdanında kapanmayan bir yara bırakmalı ve o yaranın iyileşmesi için durmaksızın mücadele etmeliyiz.

Kadın ve çocuk cinayetleri karşısında pasif kalmak, o canların kaybına göz yummak demektir. Bugün tanımadığımız bir kadının, bir çocuğun yaşamı elinden alınabilir, yarın ise bu tehlike hepimizin kapısını çalabilir. Sessiz kalmak, sadece failin değil, bu suça ortak olan bir toplumun inşasına katkı sunmak demektir.

Toplum olarak köklü bir farkındalık yaratmanın zamanı geldi. Vicdanımıza tutunarak yaşamayı bırakmalı, vicdanımızı harekete geçirerek adalet ve insanlık için sesimizi yükseltmeliyiz.
Cinayeti işleyenler kadar, pasif suçluların da insanliklari çürümüş olmalı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahsa Pınar Çetinkaya Arşivi