Rahsa Pınar Çetinkaya

Rahsa Pınar Çetinkaya

Affetmenin hafifliği

Eva Mozes Kor ve ikiz kız kardeşi Miriam Mozes, ‘Ölüm Meleği’ Dr. Josef Mengele’nin, 1944-45 yılları süresince, Auschwitz’de yaptığı ölümcül, genetik çalışmalarının kobaylarından ikisi olarak hayatta kalabilmeyi başaran iki küçük Yahudi kız çocuklardır.

Nazi dönemindeki gerçek hikaye şu şekildedir;

"Dr. Mengele sayısız ve acımasız dehşet verici deneylerinde özellikle ikizleri kullanırdı ve genellikle deneylerden hemen sonra ölüyorlardı. Mengele, deneyler için onların bedenlerini parçalara ayırırdı. Çocukların gözlerinin içine kimyasal maddeler enjekte eder, göz renkleriyle oynardı. Bir kaşıkla gözlerini çevirir ve diplerine ilaç zerk ederdi. Anestezi yapmadan onları ameliyat eder, bir ikizden diğerine kan nakilleri yapardı. İkizlerin buna ne kadar zaman dayanabildiklerine bakardı. Bazı uyarıcı kimyasal maddeleri bedenlerine iğneyle zerk eder, ikizlerin buna verecekleri reaksiyonları beklerdi. Onlara ölümcül mikroplar içeren iğneler atardı. Cinsiyetleri üzerinde oynar, erkek çocukların testislerini alır hadım ederdi. Kız çocuklarının rahim ve yumurtalıklarını devamlı olarak röntgen ışınlarına maruz bırakır ve onları kısırlaştırırdı. Kol ve bacaklarını keser, kolları kalçalara, bacakları omuzlara naklederdi. Dr. Mengele’nin deney laboratuvarında, ikiz olan 3 bin çocuk bu işlemlere tabi tutuldu. Bunların içinden ancak birkaç kişi sağ kalabildi. Diğerleri ise derin acılar, çığlıklar ve yaralar içinde hayatlarını kaybettiler. Hayata kalan ikizler arasında Eva ve Miriam Mozes kardeşler de vardı.”

koseye-gom.webp

Eva aradan geçen o kadar yıl sonra, Mengele’yi bağışladığını söyleyebiliyor;

“Ben Mengele’yi, bir katili bağışladım, bunu yapmasaydım, bu kinle, bu duyguyla yaşayamazdım. Yaşamak için bağışladım. Onu tarih yargılasın!”

İnsan hayatının en derin ve karmaşık duygularından biri olan affetmek, çoğu zaman kelimelerle ifade edilmesi zor bir eylemdir. Affetmek, sadece bir başkasının hatasını bağışlamak değil, aynı zamanda kendi ruhumuzu özgürleştirmek anlamına gelir. Affetmenin gücü, içsel huzur ve dinginlik arayışımızdaki en önemli adımlardan biridir. Eva, bunu başarmış biri olarak belki de hepimize birer örnek olmalı.

Hayat yolculuğumuzda hepimiz hata yaparız ve kırılırız. Bazen en yakınlarımız, en sevdiklerimiz bile bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Bu anlarda kalbimizde biriken öfke ve kırgınlık, ruhumuzu bir pranga gibi sarar. Affetmek, bu prangaları çözmenin ve özgürlüğe kavuşmanın anahtarıdır. Bu süreçte, affetmek sadece bir erdem değil, aynı zamanda bir ihtiyaç haline gelir. Ruhun özgürlüğü, affetmenin kapısından geçer. Dostoyevski’nin Suç ve Cezası'nda, Raskolnikov’un işlediği suçtan dolayı kendisini affetme süreci, insanın kendi iç dünyasıyla barışmasının ne denli zor ama bir o kadar da önemli olduğunu gösterir. Raskolnikov, affetmenin sadece başkalarına yönelik bir eylem olmadığını, aynı zamanda kendimizi de affedebilmenin ne kadar zor ama gerekli olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Bu süreçte, kendimizi affetmek, kendimize karşı dürüst olmayı ve hatalarımızla yüzleşmeyi gerektirir.

Affetmek, bir zayıflık değil, bilakis büyük bir güçtür. Affetmek, kendimize ve karşımızdakine bir şans daha vermektir. Bu şansı vermek, geçmişin yükünü sırtımızdan atmak ve geleceğe daha hafif adımlarla yürümek demektir. Affetmenin gücü, bize yeni başlangıçlar yapma cesareti verir. Bu cesaret, hayatın en zorlu anlarında bile bizi ayakta tutar ve ileriye taşıyan bir güç olur.

Affetmek, hem dünya hayatında huzur ve barışı sağlar hem de ahirette Allah’ın rızasını kazandırır. Bu nedenle affedicilik, İslam’ın temel değerlerinden biridir.

“Affetmeniz takvâya daha yakın bir harekettir. Aranızda lütuf ile muâmeleyi unutmayın. Şüphe yoktur ki, Allah işlediklerinizi görüyor.” (Bakara Sûresi / 237)

Victor Hugo’nun “Sefiller” adlı romanında Jean Valjean’ın kendisine yapılan haksızlıkları affederek yeniden doğuşu, affetmenin insan ruhunu nasıl arındırdığının en güzel örneklerindendir.

Affetmek, geçmişin yaralarını sarmak için bir ilaçtır; bu ilaç, hem bedeni hem de ruhu iyileştirir. Affetmenin ardından gelen huzur, tarif edilemez bir hafiflik ve mutluluk getirir. Affetmek, aynı zamanda empati yapabilme yeteneğimizi de güçlendirir. Karşımızdakinin perspektifinden olaylara bakmak, affetmeyi daha da kolaylaştırır. Herkesin affetme süreci farklıdır, ancak bu eylemi yaparken içsel hafifliği ve özgürlüğü hatırlamak önemlidir.

Sonuç olarak, affetmek ruhu hafifleten bir erdemdir ve sadece karşımızdakine değil, kendimize yaptığımız en büyük iyiliktir. Çünkü affetmek, ruhun en derin yaralarını bile iyileştiren bir mucizedir.

Bana göre olan biteni aklımızın bir köşesinde tutarak, yüreğimizdeki kendimizi kin, nefret, öfke ve kızgınlıklardan serbest bırakmak en güzel huzurdur.

Herkes hata yapabilir ve bu normaldir. (Sözüm Nazilerden dışarı)

Unutmayın ki affetmek, sadece başkalarını değil, kendinizi de özgürleştirir.

“Karanlıkta bile bir ışık noktası arayın. O ışık, umudunuz olabilir.”

Eva Mozes Kor

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Rahsa Pınar Çetinkaya Arşivi