Türkiye'de kadın olmak!

Bugün “Hemşirelik Haftası” dün ise Hemşireler Günü idi. Kadınlıkla eşdeğerde anılan hatta çok uzakta değil yakın yıllara kadar "Cinsel obje" ve "En kolay hakaret edilen" grupların başında gelen Hemşireler ve özellikle çalışan kadaınların durumunu ele almak işstedim. İstanbul Planlama Ajansı'nın araştırmasına göre kadınların yüzde 66,9’u ev içi çalışanlardan oluşurken yüzde 33,1’i iş hayatında yer alıyor. Ev içi çalışan kadınların yüzde 65,2’si iş hayatında olmama sebebi olarak ev işi ve bakım emeğini işaret ediyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı (İBB) İstanbul Planlama Ajansı (İPA) “İstanbul’da Anne Olmak” başlığı altında yaptığı araştırmaya göre İstanbul’da kadınların büyük bir bölümü ev içi çalışan kadınlardan oluşuyor. İstanbullu ev içi çalışan kadınların oranı yüzde 66,9 iken, yüzde 33,1’si ise iş hayatında yer alıyor.

İş yaşamında kadın!
İş hayatında yer alan annelerin yaşam memnuniyetinin 4,4 olduğu belirtilen araştırmada ev içi çalışan kadınlarının ise oranı 4,6. İstanbullu annelerin yüzde 65,2’sinin çalışmama sebebinin ev işi ve bakım emeği olduğu belirtilen araştırmada annelerin yüzde 5,6’sı işsizlik ve yüzde 1’i ise aile izni olmaması olarak belirtildi. Son 3 ayda İstanbullu annelerin gündeminin yüzde 52,2 ile ekonomik sorunlar olduğuna dikkat çekilen araştırmada bunu 17,8 ile 31 Mart Yerel Seçimleri takip etti. Araştırmaya göre, ekonomik kriz nedeniyle İstanbullu annelerin yalnızca yüzde 39’u her iki günde bir etli yemek yiyebiliyor. Aynı zamanda annelerin, yüzde 33,6’sı yeni kıyafet alabileceğini, yüzde 30,7’si yılda bir haftalık tatil yapabileceğini düşünüyor.

Kadına yerel destek
İPA, yaptığı araştırmada yerel yönetimlerin annelere yönelik destek programlarının ailelerin refahının artırması gerektiğini de belirtti. Yapılan paylaşımda bu konuda da şu bilgilere yer verildi: “Yenidoğan Destek Paketi’nden 28 bin 788, ‘Yuvamız İstanbul Hizmeti’nden 10 binden fazla ve ‘İstanbul Bebek Projesi’nden 5 bin 713 anne faydalandı."

Hemşirlerin durumu vahim
Hemşirelerden elde edilen verilerde temel yönetim sorunları “Adaletsizlik, Kayırmacılık, İletişimsizlik, Yargılayıcılık, Mobbing, Umursanmama, Despotizm, Değersiz Hissettirme, RencideEdilme, Yalnız Bırakılma” başlıkları altında kategorize edilmiştir.

Adaletsizlik:

Adaletsizlik kategorisinin temalarını “hak suistimali”, “nöbetlerde adaletsizlik”,ve “döner sermaye” temaları oluşturmaktadır. Katılımcıların bu kategoride yönetici ve üstsorumluların temalarda isimleri zikredilen konularda adaletsiz yaklaşımlar sergilediklerini iddia edengörüşleri olmuştur.

Ayrımcılık mobbing umursanmama
Kayırmacılık:

Kayırmacılıkla ilgili katılımcıların ifadeleri özellikle üç noktada yoğunlaşmaktadır: “Torpil”, buna bağlı olarak gerçekleşen “rotasyon” ve birçok kuruma bulaşmış “siyaset”. Sağlık kurumlarında kayırmacılık bu anlamda yönetimsel bir problem olarak ele alınabilir.İletişimsizlik: “İletişim sorunları”, “ulaşılamama”, “alan dışı yöneticiler” bu kategorideki ana temaları oluşturmaktadır. Şöyle ki; özellikle hastanelerde üst yönetim ile kurumsal ve kişisel meseleleri konuşma kanalı oldukça dar ve kısa olup, mesaj aktarımı cevapsız kalmaktadır. Ya da hiyerarşik bilgi/sorun aktarıcılarda tıkanma yaşanmaktadır. Cevapsız kalan taleplerin muhtemel nedenlerinden birini de sağlık kurumlarında alan dışı yöneticilerin varlığı oluşturmaktadır.

Yargılayıcılık:

Hemşirelerin genelinin ifadelerinde vurgulanan husus servis sorumlularının, başhemşirenin ve başhekimliğin sorunlar karşısında hemşire çalışanları suçlu ilan etmeleridir. Katılımcıların iddialara göre yolunda gitmeyen işlerin faturaları hemşirelere kesilmektedir. Bu durum da hemşirelerin oldukça rahatsız olduğu meselelerden biridir.

Mobbing:

“Sindirme”, “baskı”, “tehdit”, “ani karar”, “panoptizm”, “yıldırma politikası”, bukategorinin belirgin temaları olarak öne çıkmaktadır. Katılımcıların ifadelerinden anlaşıldığı kadarıylaözel sağlık kurumlarında mobbinge dair yakınmaların daha fazla olduğu düşünülmektedir. Örneğin;bir sağlık kurumunda çalışanlar sürekli olarak kameralarla izlenmekte, işe aykırı olduğu düşünülen bir davranış tespit edildiğinde ay sonu toplantısında o çalışanın görüntüleri toplantıya katılanların içinde ifşa edilmektedir.

Umursanmama:

Katılımcıların şikâyet ettikleri temel konulardan biri de umursanmamaktır.Üst yöneticiler; “görmezden gelme”, “dikkate almama”, “ciddiye almama”, “kulak ardı etme”,“bilgilendirmeme” yollarını tercih ederek hemşirelerin sorunlarını örtbas etmektedirler. Bu davranışların hemşirelerde zamanla iş duyarlılığını olumsuz etkileyebileceği tahmin edilmektedir.

Despotizm:

Otoriter ve baskıcı yönetim davranışlarını ifade eden despotizm kategorisinde öneçıkan kavramlar “ticari baskı”, “izinlerde zorluk”, “iş yüklemesi”, “yasakçılık”, ve “makinalaştırma” olmuştur. Hastane yönetimince tetkik ve tahlil için ticari baskının yanı sıra bazı özel hastanelerde Hemşirelerin yönetimsel sorunları: Çalışan hemşireler üzerine bir araştırmada hemşirelere ek mesai yaptırılıp ücretinin verilmemesi onların kendilerini makinalaşma eğilimiyle ifade etmelerine sebep olmuştur.

Değersiz Hissettirme:

Değersiz hissedilme duygusunun hemşirelerin rencide edilmelerinin ve sorunlarının “dikkate alınmama” sının bir sonucu olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca hemşirelerin belli özerklik alanlarının kısıtlanmış olmasının da katılımcılar tarafından “inisiyatif verilmeme” olarak değerlendirildiği bulgulanmıştır.

Rencide Edilme:

Tespit edilen hatalı davranışların toplu ortamlarda ifşası ve sonrasında topluluk içinde gerçekleşen cezalandırma tehdidi hemşirelerde rencide edilme ezilmişlik hissini doğurmaktadır. Diğer bir deyişle yönetimin bu davranışlarının bir tür “aşağılama” hareketi olduğu söylenebilir.

Yukarda izah edilen kategorileştirilmiş bulgulara ek olarak bazı bulgulara da rastlanmıştır:
* Birçok hemşire bir müddet sonra üst yönetime derdini anlatmak için müracaat etmek zorunda kalmıştır.
* Çocuk sahibi hemşireler çocuklarının hastalık ve bakıma muhtaçlık gibi durumları nedeniyleizin konusunda idareyle karşı karşıya gelmektedir.
* Mesleğe ilk başlangıçta hemşirelerin geneli kendilerine iş ve işleyişin öğretilip anlatılmadığını söylemiştir. Sorumlu hemşireler tarafından gözden kaçırılan bu durum çalışmaya yeni başlayan hemşireleri bir müddet bocalama dönemiyle başbaşa bırakmaktadır.
* Diğer servislerden gelen hastalar (örneğin kardiyovasküler cerrahi servisindeki hastanın göğüs cerrahi servisine veya üroloji servisine nakli) anlaşmazlıklara neden olmaktadır.
* Nöbet saatleri servis sorumlusu hemşireler tarafından diğer hemşirelerle istişare yapılmadan yazılabilmektedir.

Sonuç, Tartışma ve Öneriler
Hemşireler sağlık kurumlarının önemli bir bileşeni olmakla beraber çalışma hayatında çeşitli kronik problemler yaşayan bir meslek grubudur. Bu problemlerin bazıları sağlık dışı alanlarda da karşılaşılabilen genel problemlerdir. Bazı problemler ise sağlık alanına ve hemşirelik mesleğine özgüproblemlerdir. Adaletsizlik teması hemşireler arasında servis sorumluları veya başhekimlik tarafından hemşirenin hak ettiği maddi veya manevi değerin verilmemesi ve eşitlik ilkesine aykırılık olarak değerlendirilebilir. Nöbet listelerinin ve döner sermayeden tahakkuk eden miktarın adil olmaması günümüzde yalnız hemşirelerin değil diğer sağlık çalışanlarının da dile getirdiği şikayetlerdendir.

Hemşireler için hayat zor

Hemşirelerin yönetimlerce kayırmacılığa maruz bırakılmaları ise genel adaletsizliğe zemin hazırlayan olumsuz davranışlardandır. Hemşirelerin üstleri/yönetim kademeleri ile iletişim engellerinden birinin bireysel tanışıklık ile ilişkili olduğu düşünülebilir. Alan dışı yöneticilerin sorunları çözüme kavuşturamama yetersizlikleri yöneticilerin iletişimi kesmesi veya kesintiye uğratmasıyla neticelenmektedir. Bu noktada alanında yetkin yöneticilerin varlığının önemi daha net anlaşılmaktadır.Bir kurumda yolunda gitmeyen işlerin faturası yöneticiler tarafından daha alt birimlerde çalışan kişilere kesilebilmektedir. Yargılayıcılık temasının bu mesnetsiz davranışla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Nitekim hemşirelerin, yöneticilerce sorumlulukları ve ilgileri dışındaki meselelerde suçlanmalarının hemşireler arasında rahatsızlık oluşturduğu anlaşılmaktadır. Hemşirelere yönelikmobbingin bu çalışmada dikkat çeken bir türü ifşa olarak karşımıza çıkmaktadır. İşe uygundavranmayan veya ihlalde bulunan hemşirelerin bu durumlarının toplantılarda video veya görsel olarak diğer çalışanlar içinde ifşasını, yönetimin yapıcı ve onarıcı yönetim yaklaşımından uzaklaşması ile açıklamak mümkündür. Bu tür uygulamaların diğer çalışanlara yönelik güçlü bir uyarı niteliği taşıdığı da söylenebilir.Yöneticiler tarafından umursanmamanın ve rencide edilmenin hemşirelerde diğer bir yönetimsel sorun teması olan değersiz hissettirme temasını doğurduğu ve insandışılaştırma olgusunu da tetiklediği düşünülmektedir. Hemşireler ve hastalar arasında ortaya çıkan sorunlarda yöneticilerin hemşirelerin haklı olduğu meselelerde yeterince veya hiç savunmaması, yalnızlık ve ortadabırakılmışlık duygusunun oluşmasına kaynak teşkil etmektedir. Bu ve benzeri durumların tekrarınınise depresyon ile ilişkili birtakım rahatsızlıklara yol açabileceği unutulmamalıdır.Hemşirelerin mevcut yönetim problemlerinin azaltılması sağlık kurumunun gelişiminde,kalitesinde ve hizmet sunumunda etkili olacaktır.

Neler yapılabilir?

Mevcut yönetim problemlerinin en aza indirilmesi amacıyla bulgulara dayanarak aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir:

* Hemşire yöneticilerin inisiyatif alanı geliştirilmelidir.
* Nöbetlerde tüm servis hemşirelerinin

ortak kararı ile belirlenen kriterlere göre adaletli nöbet dağılımı yapılmalıdır.
* Hemşireler tarafından bildirilen sorunlar ivedilikle çözülmeli, çözülemeyen sorunlariçin de süreç bilgilendirmesi yapılmalıdır.
* Kurumsal olarak hak ihlaline uğramış hemşireler haklarını yasal olarak aramalıdırlar. • Sorumlu hemşireler ve başhekimler ve başhekim yardımcıları katılımcı yönetim yaklaşımlarına ağırlık vermelidirler.

Elbette bu öneriler dışında spesifik olarak alınacak birçok önlem ve dikkat edilecek başka hususlar da mevcuttur. Ülke olarak değer ve emek odaklı bir hemşirelik hizmeti oluşturmak için çalışan ve yöneticilerin birbirlerini karşılıklı olarak anlamaya gayret etmeleri gerekmektedir. Bunun için de

Çelik ve Karaca (2017)’nın da ifade ettiği üzere öncelikli olarak personelini motive eden ve ekip çalışmasının önemine inanan liderlik özelliklerine sahip yöneticilerin en uygun motivasyon araçlarını kullanmaları gerekmektedir. Özetle ifade edilecek olunursa sağlık kurumlarında hemşirelerin yöneticileri ile çeşitli düzeylerde farklı problemler yaşadıkları söylenebilir. Bu problemler ise kısa ve uzun vadede hem çalışan hem yönetici hem de örgüt için olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Hemşirelerin yönetimsel sorunlarının irdelendiği bu çalışmadan elde edilen bulguların yönetim, hemşireler ve sağlık kurumları ile ilgili yapılacak çalışmalara madde havuzu veya yarı yapılandırılmış soru formu oluşturma bağlamında katkı sağlayacağı ümit edilmektedir.

Kadın ve eğitim
Bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde ülkemizin sisteme entegrasyonu çerçevesinde toplumsal bir dinamik olarak aile ve onun merkezinde yer alan kadının eğitim sürecine aktif olarak katılmasının hayati öneme sahip olduğu düşünülmektedir. Bir ülkenin gelişmesi, o ülke insanlarının nitelikli ve sürekli bir eğitim almalarına, bu eğitimlerlekazandıkları bilgi ve becerilerini ülkelerinin gelişmeleri için kullanmalarına bağlıdır. Bu noktada sürdürülebilir kalkınmanın öznesi konumunda olan kadınların güçlendirilmesinde önemli bir boyutun, kadınların istihdama katılımının artırılması, girişimciliğin desteklenmesi ve kadın yoksulluğu ile mücadele olduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede, kadınların toplumsal yaşamdaki ikincil konumlarından sıyrılıp, erkeklerle eşit yaşam olanaklarına kavuşabilmelerinde belirli bir eğitim düzeyine ulaşabilmelerinin rolü son derece büyüktür (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı).

Kadınların eğitimi çok değerli

Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeyine ilişkin pek çok kriter bulunmaktadır, bu kriterlerden bir tanesi de kadının eğitim düzeyi olarak belirlenmiştir. Dünyada kadın eğitimi ile ilgili veriler incelendiğinde kadın ve erkek arasında büyük farklar olduğu görülmektedir.Günümüz toplumlarında kadınların önemli bir kesiminin eğitimden erkekler kadar yararlanamadığı görülmektedir Türkiye’de okuma-yazma bilmeyenler 6 yaş ve üzeri nüfusun %3,69’unu oluşturmakta olup kadınlarda bu oranın yüksek olduğu görülmektedir (TÜİK, 2015). Yıllar içinde okuryazarlık oranı sürekli artmasına rağmen henüz hedeflenen noktaya ulaşılamamıştır. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2015 yılı sonuçlarına göre 2.664.144kişi okuma-yazma bilmemekte olup bunların 2.191.867’sini kadınlar oluşturmaktadır. Okuma yazma bilmeyen kadınların %78.4’ü (1.717.989) 50 ve üzeri yaş grubundadır. 6-24 yaş grubunda ise okuma yazma bilmeyen 76.615 kadın bulunmaktadır

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi