Coğrafya kader ise kaderin gözü kör olsun

Geride bıraktığımız Kurban Bayramı tatilinde, eşim Neşe ile birlikte, bir hafta süren Benelüx turuna katıldık.
Hemen başında söyleyeyim Belçika, Hollanda ve Lüksenburg ülkeleri kendi aralarında oluşturdukları birlikteliğe Benelüks adını vermişler. Benelüx adı oradan geliyor. Turu düzenleyenler bu üç ülkenin yanında, Fransa, Almanya, İsviçre gibi ülkeleri de ekleyerek daha uzun sürecek bir program yapıyorlar. Bizde aynen böyle bir programda altı gece yedi gündüz altı ülke onlarca birbirinden güzel şehir dolaştık.

Özgürlükler ülkesi Hollanda

Doğrusu daha uçaktan iner inmez Hollanda’nın Amsterdam şehrinde bizi olağanüstü bir atmosfer karşıladı.
Doğası, etrafı, sakinliği, temizliği, huzuru, anlatılmaz yaşanır desek yeridir.
Oysa daha 3-4 saat önce İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bir kargaşa, otoparklarda yer yok, havaalanı ana baba günü, insanlarda bir koşuşturma.
Amsterdam’da bizi bir haftalık tatilin ardından kanka olduğumuz rehberimiz Batuhan İlker Coşkun karşıladı.
Aslında kanal ve sandal turu denince Venedik akla gelir ama Amaterdam’da belki de Venedik’in on misli kanal, nehir ve köprü vardı.
Dam Meydanı, Kırmızı Fener Sokağı, Amsterdam’ın en eski, en ünlü en turistik noktalarından Jordaan, yel değirmenleri ile meşhur Zaanse Schans gezdiğimiz yerlerden bazıları idi.
Amsterdam gecelerinin çok meşhur Casa Rosso eğlencesine katılmadık ama uyuşturucunun serbest olduğu kentte birçok ilginç manzaraya da şahit olduk.
Özgürlükler ülkesi Hollanda’nın bütün renkleri hakimdi Amsterdam’da.
Tabi sevin sevmeyin sokaklar adeta uyuşturucu kokusu ile alkolik insanların gürültüsü ile cinsellik objeleri ile fıkır fıkır kaynıyordu.

Aynı yer kürede yaşadığımızdan şüphelendim

Turumuzun ikinci gününde, İkinci Dünya Savaşı’nda hiç zarar görmediği için günümüze kadar ortaçağ mimarisini korumuş her daim güzel ve büyüleyici Belçika’nın Brugge şehrine geçtik.
Yine burada da şehre bambaşka güzellik veren kanallar ve köprüler hakimdi.
Nihayet yağan yoğun sağanak yağmur eşliğinde Brugge kanal tekne turunu gerçekleştirdik.
Bu esnada sosyal medyadan da paylaştım, aslında kanal çok pisti, sandal v.s. de öyle.
Dünyanın her yerinden insanlar o kanal için gelmiyordu tabi.
Özgürlükler için doğa için atmosfer için ve az da olsa tarihi kültürü yerinde görmek.
Unesco ödüllü Brugge hiç savaş görmemiş bir şehir.
Doğrusu bu şehirlerde dolaştıkça sık sık kendime şu soruyu sordum; şayet coğrafya kader ise o kaderin gözü kör olsun. Yani buradaki insanlar ile bu güzellikler ile dolu şehirler ile aynı yer kürede yaşayıp yaşamadığımızdan dolayı içimde şüpheler uyandı.
Adamların asgari ücreti ortalama 4-5 bin avro.
Yaşam kaliteleri, demokrasiye ve özgürlüklere bakışları.
İnsan haklarına, hayvan haklarına, basın özgürlüğüne bakışları bizden belki de bin yıl ileride.
Peki nasıl oluyor da Türkiye gibi memleketler bu kadar geride kalıyor?

Şubat neden 28 çekermiş?

Rehberimiz Batu otobüste yol boyunca bizi son derece verimli nilgilerle donattı.
Örneğin at heykellerinde şayet heykel tek ayaklı at ise üzerindeki kişi suikasta kurban gitmiştir.
Şaha kalkmış ise savaşta ölmüştür.
Dört ayağının üzerinde ise eceli ile ölmüştür.
Ve dünyada takvimlerin Roma’dan başladığını güzel örneklemelerle anlattı.
Roma asker kökenli olduğu için ‘Marş’ yani March’tan başlar takvim.
Sescenber örneğin Eylül’e denk gelmesine rağmen aslında altıncı ay demektir.
Son ay Şubattır.
Jul Sezar Roma’ya gelir devrim yapar, en sıcak ay benim olsun der ve adını Temmuz ayı yapar.
Sonra yerine gelen Agustus ben Sezar’dan sonra geldim Temmuz’dan sonraki ayın adı Ağustos olsun der.
Sonra bu iki imparator bizim farkımız olsun diyerek gidip son aydan gün alırlar.
Temmuz’da Ağustos’da 31 çeker Şubat 28 çeker.
Böyle güzel kısa bilgiler.

İsviçre hepsinden güzel!

Aslında Hollanda’yı gördüğünüzde şahane diyorsunuz, sonra Bürüksel daha güzel diyorsunuz, Fransa’ya bayılıyorsunuz, Lüksenburg olağanüstü diyorsunuz ve İsviçre’ye gelince tamamını unutup işte bu diyorsunuz.
Turumuzda kısa bir Almanya yaptıktan sonra son günümüzü İsviçre’de geçirdik.
Önce, Avrupa Birliği’nin kurulduğu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bulunduğu şehir olan Strazburg’a geçtik.
Fransa’da en Fransız olmayan şehir olarak bilinen Strazburg, Fransa sınırlarında ama Almanya’ya daha yakın.
Gutemberg matbaayı burada geliştirdi.
1450 yılında Gutenberg’in icadı ile “tipo” tipi matbaa tekniği geliştirilerek baskı makinesi faaliyete geçti.

Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Birliği Parlamentosu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi merkezi burada.
*
İsviçre’nin yüzde 70’i Alp dağları ile kaplı, dolayısıyla çok yüksek rakımlı bir ülke.
Yüzün üzerinde tepe, 4 binin üzerinde dağ var
Kayak turizmleri çok iyi, yaz kış kayak var.
Dünyanın en pahalı ülkelerden.
Saatleri, İsviçre çakısı, ekonomisini üreterek, turizmle ve servis sektörü, sigorta, banka, ile sağlıyorlar.
Dünyanın en huzurlu yaşanabilir 3 şehrin ikisi burada Zürih, Cenevre, diğeri Kanada’da.
Asgari ücretin en yüksek olduğu ülke.
1816’dan beri hiçbir savaşa katılmadılar.
Hitler İsviçre'ye hiç girmedi.
Daha önce girdikleri hiçbir savaşı kaybetmediler.
Papa’yı İsviçre askerleri koruyor.
Kurallar ülkesi.
Ülkenin dört resmi dili var, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve İngilizce.
Anayasa’sına göre Başkenti yok.
Dünyada doğrudan demokrasi ile yönetilen tek ülke.
Ülkenin para birimi Frank.
Tüm Avrupa’nın yüze 3’lük temiz su kaynağını elinde tutuyor.
Çok su var, çok nehir var.
Ceza sistemi gelirinize göre, kırmızı ışıkta geçen her araca aynı ceza yazılmıyor.
Evcil hayvanlar birey gibi. Sokakta hayvan göremezsiniz. Toplarlar. Evde beslenen hayvanları kuş, balık gibi sosyal hayvan sayarlar. Evde tek balık tek kuş sağlayamazsınız, sıkılırlar diyerek mutlaka yanına arkadaş almanız gerekir.
Saat 17’den sonra dükkanlar kapanır.
Haydi’nin köyü burada.
Yazarı buradadır, Haydi aslında gerçek hikayelerden yola çıkılarak yazılmıştır ama sonra çizgi filme çevrilmiştir.
İsviçre kölelik sistemini en son kaldıran ülke.
Dünyanın en güvenli ülkelerinden birisi.
Aynı zamanda en çok bireysel silahlanmanın olduğu ülkelerden.
Halkı tedirgin etmemek adına polis merkezden dışarı çıkmaz.
Cenevre birçok kuruma ev sahipliği yapıyor, Kızılhaç, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ticaret Merkezi gibi.
Ülkenin yüzde 70’i göçmen.
Ülkede Türk çok var. Eskiden vatandaşlığa kolay kabul ediyorlardı, şimdi biraz zorlaştırdılar.
Sonrasında Fransa’nın saklı cenneti, şehrin ana figürü leylek olan Colmar şehrine geçtik.
Metz, Strazburg, Colmar dışında Basel’i de turlayarak oradan Luzern’e geçtik.
İsviçre’nin gizli başkenti olarak tanımlanan Luzern aynı zamanda ulusal kahraman Wilhelm Tell'in anavatanı olarak adlandırılıyor. Zürih gibi ilk akla gelen şehirlerden olmasa da İsviçre’nin en turistik şehri. Muhteşem bir doğanın kalbinde Reuss nehrinin göle kavuştuğu yerde kurulmuş muhteşem dağlarla çevrili Luzern, tarih, sanat ve mimari zenginliğiyle de turistlerin en çok uğradığı şehirlerin başında geliyor.

k1-001.jpg

PARİS AZ DA OLSA İSTANBUL’A BENZİYOR

Fransa’nın başkenti Paris’e geçtiğimizde en çok Eyfel Kulesi’ni merak ediyorduk.
Yalan değil Eyfel kulesini ilk gördüğümde çok tuhaf bir şeyler hissettim.
Paris dünyada en çok turist çeken şehirmiş. Yıllık 25 milyon.
Bilindiği üzere Eyfel Kulesi aslında Expo fuarı için yapıldı, fuar sonrası yıkılacaktı fakat fuar anında çok ilgi gördüğü için bir daha yıkılmayarak Paris’in adeta sembolü oldu.
Kulenin ikinci katına asansör ile birazcık kuyruk bekleyerek çıktık.
Paris’e kuşbakışı baktık.
Kulenin hemen dibinde Seine Nehri Gezisi’ne çıkarak tekne ile Paris’in içinden geçtik.
Şanzelize Caddesi de görülmeye değer bir cadde Paris’te.
Dedik ya Paris az da olsa kalabalık ortamı ile görkemli binaları ve caddeleri ile İstanbul’u andırıyordu.

k2-001.jpg

LÜKSENBURG BENİM EN BEĞENDİĞİM ŞEHİR OLDU

Paris’ten sonra bizi Luxemburg bekliyordu.
Lüksenburg bir başka güzel.
Adeta rüya gibi bir atmosfer yine bizleri karşıladı.
Etraf yeşillikler ile donatılmış.
Sokaklarsa bal dök yala.
Binalar birbirine benziyor ve mimari resim sergisi gibi görüntü sergilemekte.
Lüksenburg Dük’lük ile yönetilen tek ülke.
Ülkede parlamenter temsilî demokrasi ile birlikte anayasal krallık sistemi var.
En yaşanılası ülkeler arasında birinci sırada.
Lüksenburg’un başkentinin adı da Lüksenburg.
Uluslararası nakit para akışının merkezlerinden İsviçre ile birlikte ABD’den sonra borsada en çok işlem yapılan yer.
AB, Nato ve Benelüx kurucu üyesi.
Ülkede ordu yok, 900 kişilik bir birlikleri var. Onu da Nato’ya asker göndermek için tutuyorlar.
Ama Nato’ya bağlı 14 uçakla temsil ediliyorlar.
Şehirde akşam belli bir saatten sonra hayat duruyor.
Lüksenburg haftanın üç günü tatil uygulamasına geçti.
Tarihte 4 tane Roma Jermen imparatorluğu çıkarmışlar.
Haspurg’tan (Avusturya – Macaristan İmparatorluğu) bir tane çıktığını düşünürsek bunu daha iyi anlarız.
Hala 1848’de yazılan anayasayı ve 16’ncı YY'da yazılan marşı kullanıyorlar.
Asgari ücret 2 bin 571 Avro.
Lüksemburg’un tamamında toplu taşıma ücretsiz.
1985 yılında tüm gümrük anlaşmasının yapıldığı Şengen’de Lüksenburg sınırlarında.

3.png

TUR DÖNÜŞÜ KENDİME NOTLAR

Yazımızın başlığında dedik ya; coğrafya kader ise böyle kaderin gözü kör olsun.
Bir haftalık bu turda anladım ki aynı yer kürede ayrı asırlarda yaşıyor insanoğlu.
Evet Lüksenburg, İsviçre, Belçika gibi ülkelere göre Türkiye çok geride kalmış.
Peki ya Afganistan, Özbekistan, Sudan, Kırgızistan gibi ülkelerde yaşayanlar ne yapmalı.
Elden ne gelir ki.
Yapacak şey nerede yaşıyorsanız yaşayın önce birey olmayı başaracaksınız.
Sonra ayakları yere basan, standart bir insan haklarına sahip ortamda yaşam kuran ve aklı ile imkanları ile olanakları ile kendine yeten bir kişi olarak yaşamaya çalışacaksınız.
Bu yaşamınız sürdükçe gezmeye, dolaşmaya ve size bir defa sunulan bu hayatı doğru bir şekilde yaşamaya çalışacaksınız.
İsyan etmek gereksiz.
Küsmek, kırılmak, darılmak yersiz.
Evet kıskanalım, evet biz de isteyelim, evet biz de arzulayalım.
Evet bir insan bu evrende her şeyin en güzelini hak ediyor.
Evet bu dünyanın bütün nimetleri bütün canlılarındır.
Evet bu dünya bizlere bir miras kalmadı gelecekten emanet alındı.
Amma lakin.
Ne yaparsak yapalım, hayatın gerçeklerinde kaçmamız çok zor.
Küsmeden, bıkmadan, usanmadan mücadele edeceğiz, çalışacağız, üreteceğiz, eğitileceğiz, umudumuzu yitirmeden gelecekten, beklentilerimizden, vazgeçmeyeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi