Hayvanlar gündeme kurban oldu!

TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu’nda kabul edilen sokak hayvanlarına yönelik düzenlemeler içeren yasa teklifi, toplumun tüm kesiminden büyük tepki topladı. Peki, ülkenin bunca sorunu varken, bu yasa neden şimdi gündeme geldi?

Gündemi değiştirmeye yönelik bu hamleler, toplumun gerçek sorunlarını göz ardı etmeye yetmez. Eğitim, sağlık, ekonomi, mülteci meselesi, hayvan hakları, komşu ülkelerle yaşadığımız sorunlar, vize meselesi ve gençlerin gelecek kaygıları gibi konular, hükümetin birinci önceliği olmalıdır. Toplumun ihtiyaçlarına kulak verilmeli ve bu doğrultuda çözümler üretilmelidir.

Geçim sıkıntısı, eğitim ve mülteci meselelerine odaklanmak gerekiyor. Bu sorunlara kalıcı çözümler üretilmeli. Mülteci sorunu, sadece bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda bir insanlık meselesidir. İnsan hakları temelinde, hem mültecilerin hem de yerel halkın haklarını koruyacak politikalar geliştirilmelidir. Sokak hayvanları meselesinde ise, kısırlaştırma, aşılatma ve yerinde yaşatma modeli uygulanmalıdır. Bu yöntem, hem hayvanların hem de insanların güvenliği açısından en uygun çözümdür.

HAYTAP öneriler sundu

Sahipsiz hayvanların toplanması ve popülasyonunun azaltılması için HAYTAP sivil toplum kuruluşu olarak çözüm önerilerini Cumhurbaşkanına sundu. HAYTAP açıklamasında "Öncelikle son günlerde gündemi meşgul eden “köpekler sokakta mı yoksa bakımevlerinde mi yaşamalı” sorunu ile ilgili olarak çok uzun yıllara dayanan deneyimlerimizi paylaşmak ve çözüm önerilerine katkıda bulunmak istedik. Şunu önemle belirtelim ki 1910lu yıllarda İttihat ve Terakki Partisi’nin yaptığı gibi binlerce köpeği Hayırsızada gibi bir yere toplamak sorunu çözmediği gibi o dönemdeki toplumu da vicdani olarak yaralamıştır. O tarihte toplanan hayvanların koyulduğu ıssız adadaki 80 bin köpek birbirini parçalayarak öldürmesine ve daha sonradan bir çok defa toplu öldürmeler toplamalar gerçekleşmesine rağmen bugün hala İstanbul sokaklarında sokak hayvanları vardır. Dolayısıyla akılcı yol bunları toplayıp bir yere toplamak değil , diğer gelişmiş ülkelerin de yaptığı gibi nüfusun artmasına neden olan üretim çiftliklerinin kapatılması , denetlenmesi , köpek ticaretinin engellenmesi ve bununla eş zamanlı olarak aşağıda sunduğumuz önerilerdir. Köpek ticareti ,üretimi, durdurulmadığı sürece kırsaldaki köylünün elindeki köpeğe müdahale edilemedikçe maalesef insanlarımız zarar görmeye devam edecektir” denildi.

HAYTAP'tan 4 öneri

HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu olarak sahipsiz köpeklerle ilgili yaşananlar ve açıklamalara istinaden konu hakkında izlenecek yol haritasında ışık tutması ümidiyle 4 temel maddelik önümüzdeki beş yıllık eylem planı çözüm taslağı hazırladı. Taslakta öneriler şöyle yer aldı

1- Biz öncelikle Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde ayrı özel bir birimin kurulmasını ve kısırlaştırma dahil olmak üzere üretim çiftliklerinin denetlenmesi dahil olmak üzere tüm yetkinin bu birime verilmesini ancak bu birim oluşturulurken istihdam edilecek kişilerin kesinlikle liyakat usulüne göre alınmasını , memur anlayışı ile alınıp çalıştırılacak kişilerden sonuç alınamayacağını düşünüyoruz. Şu kesinlikle artık ortadadır ki , belediyeler bu işi layıkıyla hiçbir şekilde yapmayacaklardır. Hayvan Koruma Şube birimi ( ya da başka bir isim altında herhangi bir birim ) Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde kurulup internet üzerindeki satışlar üretim çiftliklerinin denetimi konusunda yetki verilmesi gerekmektedir.

2- Köpek üretimi ve ticareti yasaklanmalıdır. Evcil hayvan üretimi yasaklanmadığı sürece, gösterilen tüm çabalar muslukları son sürat akan bir havuzu boşaltmaya çalışmak gibi anlamsız ve yersiz olacaktır.

3- Mutlaka, kırsaldaki köylüdeki köpekler microchiplenmeli ve kısırlaştırılmalıdır. Asıl müdahale edilemeyen hayvanlar kırsaldaki doğurtulup hayvanlardan kaynaklanmaktadır.

4- Hasta ve yaralı sahipsiz hayvanlara 7/24 sağlık hizmeti sunabilmek için her şehirde en az 1 hayvan hastanesi hizmete girmeli (özel hayvan hastanesi teşviki verilebilir), özel hayvan hastanesi olan şehirlerde ilgili bakanlıkça ayrılacak ödenekle hizmet alımı yapılmalıdır.

Tüm analizler ve sonuçlar dikkate alındığında, köpeklerin toplanması ve ardından belirli bir alana kapatılmasını içeren çözümler yüksek maliyet ve teknik kabiliyet gerektirmektedir. Üstelik ülke genelindeki üretim çiftlikleri internet üzerinden köpek ticareti köylünün elindeki hayvanlara müdahale edilemeyip kısırlaştırma dahi yapılamaması petshop ticareti , yurtdışından kaçak giriş önlenmediği sürece sürekli doğurtulup üretilecek ve sonrasında da öldürülecek tutsak edilecek para harcanacak bir sistem ile karşı karşıya kaldığımız kesindir. O nedenle kısırlaştırma ve sahiplendirme hızı üretim hızının çok altında kalmaktadır.

Bu çalışmaların her ikisi de Türkiye yerel yönetimlerinin bütçeleri ve mevcut teknik kapasiteleri ile karşılanabilmesi mümkün olmayan kaynaklara ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca bilimsel popülasyon kontrolü yaklaşımları dahilinde mevcut popülasyon büyüklüğünün ve çevresel şartların göz önüne alınması ile yapılan analizlerde, bu çözümlerle popülasyonun etkin kontrolünün asla mümkün olmayacağı görülebilir.

Bu büyüklük ve üreme hızına sahip bir popülasyonun kontrolü için yegane yöntem, en azından on yıl boyunca tüm yasal ya da yasadışı üretim çiftliklerinin kapatılması köpek ticaretinin sıkı denetimi , buralara ruhsat verilmemesi ve ondan sonra da eş zamanlı olarak tüm köpeklerin yüksek operasyonel kabiliyetlerle kısırlaştırılmaları ve mevcut habitatlarına geri bırakılması, yakalanamayan köpekler için medikal kastrasyon yöntemlerinin kullanılması ile popülasyonun kontrol altına alınmasıdır.

Sansür ne yazık ki devam ediyor!

24 Temmuz 1908 tarihinde Türk basınında sansürün kaldırılması nedeniyle her yıl 24 Temmuz’da 'Gazeteciler ve Basın Bayramı' olarak kutlanmaktadır. Ancak, ne yazık ki dünya sıralamasında basın özgürlüğünde en alt sıralardayız. Türkiye’de gazeteciler, mesleklerini icra ettikleri için cezaevindeler. Gelişmiş ve ileri demokrasilerde basın özgürdür. Ne yazık ki Türkiye, basın özgürlüğü konusunda dünya sıralamasında oldukça geride yer alıyor. 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, 180 ülke arasında 165. sırada yer almaktadır. Bu durum, gazetecilerin işlerini özgürce yapmalarını engellemektedir.

Türkiye’de, şu anda cezaevinde yaklaşık 67 gazeteci bulunmaktadır. Ayrıca, birçok gazeteci tehdit edilmekte, işlerini kaybetmekte veya sansüre maruz kalmaktadır. Özgür basının olmadığı bir ülkede, demokrasi tam anlamıyla işleyemez. Öldürülen gazeteci sayısının yüksek olması da, gazetecilerin ne denli tehlikeli bir ortamda çalıştığını göstermektedir.

Sansürün devam ettiği bir ortamda, gazetecilerin işlerini yapmaları oldukça zor. Ancak, özgür basın olmadan güçlü bir demokrasiden söz edilemez. Toplum olarak, basın özgürlüğü için mücadele etmeli ve gazetecilerin yanında olmalıyız. Bu sayede, demokrasinin temelleri daha sağlam olacaktır.

Hükümet ve siyasetçiler, toplumun gerçek sorunlarına odaklanmalı, geçim sıkıntısı, eğitim ve mülteci meselelerine kalıcı çözümler üretmelidir. Gündemi değiştirmeye yönelik hamleler, bu temel sorunları çözmeye yetmez. Basın özgürlüğü, demokratik bir toplumun temelidir ve bu konuda geri adım atmamalıyız. Gazetecilerin özgürce çalışabildiği, halkın doğru bilgiye ulaşabildiği bir Türkiye için mücadeleye devam etmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Müge Sezer Arşivi