Türkiye nereye?

Ülkemizin durumu vahim. Halk inliyor. Çarşı pazar el yakıyor. Veliler okula giden çocuklarına harçlık vermekte zorlanıyor. Çiftçi toprağı ile küs, tarlasına gidemiyor. Üretici ürettiğini işçi maliyeti ve nakliye bedeli nedeniyle toplayıp satamıyor.

Enflasyon durdurulamıyor. Çeşitli enflasyon tahminleri var. TÜİK başka ENAG başka piyasa enflasyonu ve çarşı Pazar enflasyonu bir başka. Hükümet işine yarayanı uyguluyor. Emekli ve çalışanlar neye göre zam alacağı belli değil.

İşte böylesine bir ülkede yaşıyoruz. Ancak, geçtiğimizi ve ülkemizin kuruluş günlerini hatırlayıp, bu ülkenin yoktan var edildiği günleri ve kurucu önder ATATÜRK’ümüzün yaptıklarını göz önüne alınca inancımız kırılmıyor umutlarımız yeşeriyor.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE

Ben devlet görevine 1968 yılında o zamanki adıyla Çıldır İlçe Ziraat teknisyeni olarak başladım. Şimdiki adı İlçe Tarım müdürlüğü oldu. O zamanlarda Bakanımız rahmetli Bahri Dağdaş’tı ve bizler çiftçimize Meksika buğdayının çok verimli olduğunu demostrasyonlarla anlatıyor ve ekmeleri için teşvik ediyorduk.

1970 nüfus sayımında ülkemiz 35 milyon. Büyük ve küçükbaş hayvan varlığımız 93 milyondu. Yani bir kişiye üç hayvan düşüyordu. Bilindiği gibi o yıllarda güvenlik görevlilerimiz ülkemizden yurtdışına kaçırılan canlı hayvan kaçakçılığı ile mücadele ediyordu. Şimdi tam tersi nereden canlı hayvan alacağımızı takip ediyoruz.

Günümüzde ülkemizin nüfusu 86-90 milyon civarında. Büyük ve Küçükbaş hayvan varlığımız ise 30-32 milyon civarında. Yani kişi başına üç hayvan düşün ülkemizde şimdi bir hayvan üç kişiye düşüyor. Böyle olunca da elbet et fiyatlarına erişmek mümkün olmuyor.

Çare, tek kelimeyle üretim. Yandaşları, köprü, yol, tünel ve hastane yapanlarla kur korumalı da parası olanları destek değil her türlü üreticiyi desteklemektir.

Şimdi son zamanlarda gündemde olan bazı durumlara bir göz atıp ülkemizin yönüne bakalım.

TASARRUF TEDBİRLERİ

Ülkemiz ekonomisinin düzelmesi için tasarruf tedbirleri yürürlüğe girdi. İçinde ne var. Kamu kurum ve kuruluşlarının gazete almaması abone olmaması. Bunun anlamı gazeteleri susturmak ve halkın bilgilendirilmesini engellemektir. Bunun içinde yine Kamu Kuruluşlarının yandaş gazetelere ilan verilmesi yok. Bu paket içerisinde servisler engellenirken. Köprü, tünel, yol, hastanelere verilen garantileri kısmık yok. Bakanlıkların aldığı binek otolarına sınır yok. Bu durumda nasıl tasarruf edeceğiz bakıp göreceğiz.

ASKERLERE KONUŞMA YASAĞI

Anayasamızın 25. maddesine rağmen emekli olmuş askerlere konuşma yasağı getiriliyor. İyi de kardeşim, son üç Genelkurmay Başkanlarından birisi eski bakan ve halen milletvekili, bir diğeri halen bakan. Bir diğeri FETÖ kumpası ile silahlı terör örgütü kurmak suçlamasıyla hapis yattı şimdi ülke gerçeklerini ve Atatürk'ü anlatan kitaplar yazıyor ve bir TV. Kanalında program yapıyor. Birçok asker çeşitli kurum ve kuruluşlarda danışmanlık, program yorumculuğu, bazıları da köşe yazısı yazıyor. Şimdi bunlar kimden izin alacak. Bakanlıktan mı, yoksa illerdeki Garnizon Komutanlıklarından mı? Gerçi Anayasamız tam olarak uygulanmamakla birlikte 25. madde ne olacak. Yoksa bu izinli konuşma meselesi askerlere emekli olurken imzaladıkları taahhütname gereğini mi uygulayacaklar?

ETKİ AJANLIĞI

Çıkarılmak istenen etki ajanlığının özünde, aslında konuşan yazan herkesin susturulması yatmaktadır. Edindiğim bilgiler ve söylenenlere göre, “Yahu bu enflasyon neden durmuyor? Bu pahalılık nasıl bitecek? Emeklilerin hali çok kötü, millet geçim sıkıntısı çekiyor” gibi söylemler suç olacak. Bunun açıklaması düşünce ve konuşmayı yok etmek değil de nedir?

KEDİ KÖPEK UYUTMASI

Yine düşünülen bir tasarı daha var. Sokaktaki başıboş köpek ve kedilerin toplanıp bir ay tutulduktan sonra sahibi çıkmaz ve sahiplenen olmazsa onların uyutulması yani katli vaciptir kanunudur. Kanun teklif edenler ve onaylayan sayınlar merak etmeyin o sokaklardaki canlar sahipsiz değildir. Onlar tümümüzündür. Sizlerin yapacağı belediyelerimizi ve Tarım müdürlüklerimizi destekleyip onların yaşayacakları barınakları çoğaltmaktır. Ayrıca unutmayan dünya sadece bir birini her fırsatta katletmeye çalışan insanların değil. Tüm canlılar ındır. Bunun içinde elbette köpekler, kediler, kurtlar, kuşlar, yaban hayatında olanlar, ağaçlar, böcekler, çiçekler indir. Ona göre!

BORA KAPLAN-SİNAN ATEŞ

Son zamanlarda gündemde yoğun olarak bu iki şahıs var. Birisi Başkentte gün ortasında katledildi ve bu katledilişe polisler, tetikçiler ve Ülkü Ocakları mensupları var. Herkes birbirini suçlayıp olayın kenarından dolaşarak kendilerine bulaşmamasını istiyor.

Bora Kaplan’a bakılırsa yine gün ortasına Havaalanına giderken bir operasyonla paldır küldür otosundan indirildi, boğazına sırtına basıldı ve gözaltına alınıp sonrasında hapse atıldı.

Sonrasında ne olduysa olaylar gelişti ve onu gözaltına alınanlar yakalanıp gözaltına alındı bazıları hapse atıldı. Şimdi Anadolu’muz da bir laf vardır, “Bu ne perhiz, ne lahana turşusu” diye. Bu durum bilenler bilir eskilerde polisler ikiyi ayrılmış POL-DER ve POL-BİR’liler bir birlerini şu veya bu sebeple gözaltına alıyorlardı. Bu iki konu ve benzeri olan Bankacı Seçil Erzan olaylarını çözecek ve halkı rahatlatacak kararları alacak olan adalet uygulayıcılar, herkesin gözü kulağı sizlerin alacağı karlarda.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Talim Terbiye Kurulu bize göre, Milli Eğitim Müfredat Programı, milliyim deyip milliği benimsemeyenlere göre, Maarif Müfredatı olan uygulamada kısmen de olsa bilim ve teknikten uzaklaşılmasına ne dersiniz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Dolu Arşivi