Vatan hainliği

Vatan hainliği
Ne çok duyuyoruz artık... Ne çok yazılıyor. Ne çok konuşuluyor. Neredeyse günlük yaşamımızın bir parçası oldu.

Ne çok duyuyoruz artık... Ne çok yazılıyor. Ne çok konuşuluyor.
Neredeyse günlük yaşamımızın bir  parçası oldu.
Ama düşünmeden söylüyoruz.
Sonuçlarını hesap etmeden yazıyoruz.
Öyle kolay ifade ediyoruz ki...
Her birkaç cümlenin içinde muhakkak hain ve hainler geçiyor.
Bunun yarattığı ve yaratacağı tahribatı hiç hesaba katmamak bir alışkanlığa     dönüşmüş durumda.
Aslında alışkanlıktan öte git gide bir     kültüre dönüşüyor galiba...
Ve esas tehlike de bu.
Farkında değiliz!
Bir etrafınıza bakın...
İnanmadığı gibi yaşayanlar.
İnanmadığı gibi konuşanlar.
İnanmadığı gibi yazanlar ne çok oldular.
Hiç dikkatinizi çekmiyor mu?
Hiç rahatsızlık duymuyor musunuz?
İnanmadığı gibi konuşan bir topluma     dönüşüyoruz.
Bu zehirli sarmaşık gibi her yeri sarıyor.
Sorgulamayan...
Sormayan.
Ve daha da kötüsü düşünmeyi de başkalarına havale eden bir ruh hali kıymetli olarak görülmeye başlandı.
Her sorunu,
Meseleyi,
İsteği,
Ya da yanlışı hainlik terazisinde tartmak bir toplumu gerçeğinden koparıp çürütür.
Kısa sürede bunun farkına varmayabiliriz ama uzak olmayan bir gelecekte güven     duygusu ölmüş bir toplumun çaresizliğini yaşarız.
Ve ne yazık ki bunun emareleri kendini ciddi olarak gösteriyor.
Bunu engelemek,
Ya da olmaması için çaba göstermek     yerine,
Sürekli yeni hainlik formatlarını atmaya devam ediyoruz.
Ve bunu hepimiz yapıyoruz.
Sormuyoruz.
İtiraz etmiyoruz.
"Bilmediğiniz şeyler var" "efsanesine"     peşinen razı olmuşuz.
Halbuki son birkaç yıldır başdöndürücü hızla devam eden gelişmeler bile bize yeteri kadar tecrübe sağlamalıydı.
Öyle çok övüp göklere çıkardıklarımıza sonra hain dedik.
Dün hain dediklerimizle bugün beraber yürüyoruz.
Dün neredeyse savaşacak hale geldiklerimizle bugün sarmaş dolaş haldeyiz.
Dün doğru dediğimiz bir sürü şeye bugün yanlış diyoruz.
Her şeye toptancı yaklaştığımız için...
Yani konuyu kendi özelinde değerlendirmediğimiz için bir süre sonra gerçeği de     ıskalıyoruz.
Filmin başına dönüyoruz.
Ya da bir dejavu sendromu yaşıyoruz.
Sorunun bizim ile ilgili bölümünü     duymamak, konuşmamak ve yazmamak için öyle bir çaba içerisine giriyoruz ki git gide     sorunun kendisine dönüşüyoruz.
Bu da çözümsüzlüğü daha da         derinleştiriyor.
Nerede duracağımızı kendimize yüksek sesle söylemedigimiz için kendimiz olmaktan çıkıyoruz.
Evet hain ve hainlik sadece iki kelimelik bir söz değil.
Söz konusu bir ülkeyi yönetmek olunca bunun yaşam biçimine dönüşmesinin hayati derecede riskleri de beraberinde getireceğini bilmek gerekir.
Bunun hukukta, ekonomide, güvenlikte, insan ilişkilerinde "keyfiyete" giden bir süreç olacağını öngörememek bizim ortak     zaafımız olarak tarihe geçecektir diye     düşünüyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.