Ne yapmak gerekir?

Ne yapmak gerekir?
Aleviler olarak şafaklarımız hep fırtınalı geçmiştir. Ve günlerimiz bıçağın işleyemeyeceği kadar katıdır.

Aleviler olarak şafaklarımız hep fırtınalı geçmiştir. Ve günlerimiz bıçağın işleyemeyeceği kadar katıdır.
Yaşadığımız bütün olumsuzlukların ikliminden kurtulup sabaha ermenin, güneşle buluşmanın sevinciyle; ey zaman kapına dayandık.
Bir anlamda değerlerimiz tırtıklanarak, yontularak, aşındırılarak bir şekilde bizden alınmış. Ve bu coğrafyada yaşayan Ehl-i Beyt âşıkları olarak kala kala ismimizden başka bir şeyler kalmamış. Pratiği olmayan kuru bir sevgi, bir söylem kalmış geriye. Adımız alevi, on iki imamcı, İmam Ali taraftarları vb. Gel gör ki geldiğimiz nokta onların aksi istikametinde, onlardan çok uzaklardayız. Hatta onların tasvip etmediği, edemeyeceği noktalardayız. Yaşadığımız bu süreçte de kalan değerlerimiz; İslam’la kalan bağımız, Ali taraftarlığımız sorgulanmaya başlanıldı. Teknolojinin son harikaları da kullanılarak evlerimize, hatta beyinlerimize girerek, Muaviye vari planlarını uyguluyorlar. Kim olduğumuzu unutturmak adına; vakıflar, dernekler kurularak, açılımlar yapılarak, açmazlar yaratarak, beyinler bulandırılarak yabancılaşmaya doğru sürükleniyoruz, sürüklüyorlar. Sürüklenmeyenler Kur-an, Peygamber ve onun Ehl-i Beytine sıkı sıkı sarılanlar olacaktır. On iki imamların elini sıkıca tutanlar, yazının başında belirttiğim gibi güneşle  buluşmanın sevincini yaşayanlar olacaktır.
Zaman zaman Alevilerle ilgili yakıştırmalar, suçlamalar, saptırmaların basında yer aldığını hepimiz biliyor ve okuyoruz. Bu tür suçlamalar ve yakıştırmaları bertaraf edebilecek, Aleviliğin İslam’ın içinde olduğu, Kur-an’a Peygambere ve on iki imamlara bağlı olduğunu söyleyebilecek bir aydına rastlamadım. Bir vakıf, dernek yöneticisine rastlamadım. Tam aksi bu suçlama ve yakıştırmaları doğrulayabilecek tarz ve davranışlarla daha ön planda oldular ve olmaya devam ediyorlar. Bu anlamda bizim aydınlara ihtiyacımız var, aydınlanmaya ihtiyacımız var. Kendi aydınımızı mutlaka yaratmalıyız. Basınımızı, yazarımızı yaratmalı ve teknolojiyi doğru kullanma bilincine mutlaka ermeliyiz. Yani, çağın nimetlerinden yararlanmasını bilmeden evlere, oradan gönüllere konuk olmadan bu yabancılaşmayı, zihin bulanıklığını, çağdaş yezitleri durdurmak mümkün görünmüyor.
Ne yapalım, ne yapmak gerekir demiyorum. Biliyorum ki, bunun bilinç ve     olgunluğuna henüz ermemişiz. Yani, bu esen olumsuz rüzgârlara set çekebilecek konumda değiliz. Merkezi derneklerimiz, vakıflarımız yok. Mektebimiz ve inancımızı işleyebileceğimi dergilerimiz kısıtlı. Sanatın ya önemini kavramış değiliz, ya da red ediyoruz. Ulusal basına yansıyabilecek tarzda panel, toplantı v.b. etkinliklerin ciddiyetini kavramış mıyız, bilemiyorum. Bana göre bu sorunlar ciddi anlamda sorgulanmalı, önlemler alınmalı ve acilen çözümler aranmalıdır, diyorum.
Kısaca sorun; Ehl-i Beyt ve on iki imamların bayrağını tüm kötülüklerin burcuna dikmeyi becerebilmek olmalı, bu yolun yolcusu olanlar için.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.