Esenyurt Üniversitesi'nde neler oluyor?

ESENYURT ÜNİVERSİTESİ'NDE NELER OLUYOR?

Son bir haftadır ANKA Haber ajansı ve başta Cumhuriyet gazetesi ile Vakıf Üniversiteleri Dayanışma Meclisi (VÜDAM) gibi mecralarda okuduğum haberleri eminim sizde görüyorsunuzdur. İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nde çalışan akademisyenlerin yaşadıklarından hareket ederek buralara geldim. Türkiye’de her ay bir ya da iki tane vakıf üniversitesinde yaşanan olaylar basına yansıyor. En son İstanbul Esenyurt Üniversitesinde yaşananlar gündeme geldi.

Akademisyenlerin ilgili kanun gereği devlet üniversitelerinde çalışan akademisyenlerle eşit maaş alma kuralı uygulanmıyormuş. Danıştayın emsal kararı olduğu halde çalışanlarına 08:00-17:00 saatlerinde çalışma mecburiyeti konulmuş. Buna uymayanların da uymadıkları gün ve saat kadar meblağlar maaşlarından kesilmiş. Maaş kesintileri bordrolara “ücretsiz izin” adıyla yansıtılmış. Ek ders saat ücretleri ödenmiyormuş. İki sene önce işçi sözleşmesini imzalarken akademisyenlere bir tane de ücretsiz izin dilekçesi imzalatıyorlarmış ve bu dilekçeyi imzalamayanlara “Ücretsiz izin dilekçesini imzalamazsanız sözleşmeyi de imzalayamazsınız” diyerek aba altından sopa gösteriliyormuş.

Bunlar ne kadar amatör iddialar? Bir eğitim kurumuna yakışan şeyler mi? Sen eğitim kurumu musun, overlok fabrikası mısın? Bunları doğru mu? Eğer doğruysa çıkıp kurumunuzun imajını kurtarmak için “evet bunlar doğru ama artık bunların hiçbir olmayacak” desenize. Ya da “bunlar yalan” desenize, ya da “Bunlar maalesef doğru biz vakıf üniversitesi olarak bu işletmeyi götüremiyoruz kayyum atanması veya garantör üniversiteye başlanmayı istiyoruz” desenize.

Bunlar doğru ise böyle şartlarda faaliyet gösteren bir eğitim kurumundan kime ne hayır gelir?

Bunun kimse farkında değil mi?

Yüksek öğretimin kanayan yarası

Bu haberi duyunca aklıma son birkaç yıldır para ile özel bir kurum gibi eğitim veren vakıf üniversitelerinde yaşanan olaylar geldi. Türkiye’de yaklaşık yetmiş tane vakıf üniversitesi var ama bunların yaklaşık elli tanesinin sorunu aynı: Cimrilik ve Akademisyeni küçük görme huyu.

Parayı bulanın, üç beş siyasi tanıdığı olanın üniversite kurduğu bir ülkede yaşıyoruz. Binayı bul, ucuza akademisyenleri al, üç beş kitaptan oluşan bir kütüphane kur sonra da ben üniversiteyim diye sağa sola hava at müşteri pardon öğrenci topla.

Bu sonuç: İşi bilmeyen rektör ve patronların eseri

Üniversiteler plansız programsız kuruldu. Profesyonel yöneticilerle çalışmak yerine patron zihniyeti ile çalıştılar. Profesyonel işletmecilik bilgisi olmayan insanları rektör, genel sekreter olarak atadılar. Rektörlük birimi sahadan gelmediği için bu işletmelerin devamlılığında hiçbir şey yapamadı. Hayatları sadece makale yazmakla geçen rektörlere devredildi bu üniversiteler ve bir bakkal dükkanını dahi yönetecek bilgi ve becerisi olmayan bu rektörler ve genel sekreterler üniversitelerine hiçbir şey yapamayınca üniversiteler teker teker patladı. Her başarısızlık patronları daha da köpürttü ve işin sonunda patronlar olaya el atmak zorunda kalarak üniversiteleri bir şahıs şirketi gibi yönetmeye başladı. İşte sonun başlangıcı da bu oldu.

Vakıf değil patron üniversitesi

Bugün Türkiye’de faaliyet gösteren vakıf üniversitelerinin yaklaşık kırk elli tanesi patron üniversitesi. Yani vakıflar yerine o vakıfları kuran ve ömür boyu başkan olan patronlar işletmeleri yönetmeye başladı. Bazı patronlar yaşlandığı için üniversitelerinin yönetimini çocuklarına bıraktı. Bu daha da vahim oldu. Amerika’da el bebek gül bebek eğitin alan zengin aile çocukları Türkiye’de üniversite patronluğuna başladı. Bugün bu üniversitelerin hepsinin birer patronu var. Peki bu ne demek?

Patron demek para demek. Patron demek tasarruf demek. Patron demek daha yüksek karlılık beklentisi demek. Patron demek işçiye köpek, müşteriye ise çöp muamelesi yapmak demek. Burada işçi kim? Akademisyenler. Müşteri kim? Öğrenciler. Peki patron kim o vakıf üniversitesinin ait olduğu vakfın genellikle başkanı!. Yani sistem baştan patlak.

Bugün üniversiteler mahallelerdeki küçük esnaf dükkanları gibi yönetiliyor. Uygulamalar tamamen keyfi. Akademisyenlere tam bir fabrika işçisi gibi davranılıyor. Kanunen yasak olduğu halde akademisyenlere mesai yapması isteniyor. Kimisi bunu açık açık yapıyor kimisi ise daha çakal davranıp dolaylı yollarla yaptırıyor.

Araştırma görevlilerine verdikleri maaşı ağlayarak veriyorlar. Ellerinde olsa araştırma görevlisini yani geleceğin akademisyenlerini asgari ücretle çalıştıracaklar üstüne bir de dayak atacaklar. Profesörlerin zerre değeri yok. Profesör onlar için maaşı yüksek gereksiz bir personel. YÖK bir profesör haftada 9 saat ders verebilir diyor onlar ise kontağı 12 saatten açıyorlar.

Kanun akademisyen araştırma yapan bu nedenle mobil olması gereken bir insandır ona mesai uygulamazsın diyor bunların umurlarında değil. Devletin kanunu ‘vakıf üniversitelerine memur akademisyenlere verilen maaşın altını veremezsiniz yasak’ diyor. Vakıf üniversiteleri ‘bana ne lan bal gibi veririm’ diyor. Bazıları daha uyanık davranıp devlet memuru bir akademisyenin aldığı net ücretin karşılığı olan brüt ücret veriyor. Yani ‘ben sana maaşını veririm ama vergisini sen ödersin’ diyor.

Sözleşmeler tam bir fiyasko. Uyanık avukatların hazırladığı sözleşmelerde değişik değişik maddeler ekleniyor. Bu maddeleri imzalamak için haziran aylarında akademisyenlere toplu baskı yapılıyor. İmzalamayan akademisyene “canın sağ olsun ağam, güle güle” diyorlar.

Her yaz başında masrafları azaltmak için kafalarına göre akademisyenlerin işine son verirler. ‘Eğer işe iade davası açmazsanız size tazminat veririz’ diye de sözde bir jest yaparlar. Bu liste uzar gider.

TEKSAS KURALLARINA GÖRE YÖNETİM

Öylesine rezil bir piyasa olmuş ki… Bu vakıf üniversitesi pazarı iki ucu bilmem ne olmuş bir değnek gibi. Personele maaş ödemek istemez ama sıra kendisinin öğrencilerden alacağı yıllık okul parasına gelince bir dakika bile durmazlar.

Bu sene bu üniversiteler eğitim ücretlerine ortalama yüzde 200 ile 300 arasında zam yaptılar. YÖK onlara ‘fiyatlarınızı fazla arttırmayın, enflasyon kadar artış yapın’ önerisinde bulunmasına rağmen kimseyi takmadılar. Zannedersiniz ki Teksas. Bu piyasada ne devletin kuralları geçiyor ne de YÖK’un kuralları geçiyor. Teksas kuralları geçiyor.

Ben otuz yıldır özel sektörün içindeyim hayatımda ilk kez bir piyasada oluşan sistemin ne devleti ne de devletin görevlendirdiği bir kurumu takmadığına şahit oldum. Bu üniversiteler ne devleti takıyor ne de devletin kurumu YÖK’ü.

Sakın yanlış anlamayın bu Teksas piyasası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde. Yani yasama – yürütme ve yargının olduğu bir sistemde. Peki bu sisteme kimse bir şey demiyor mu? Demiyor. Şöyle düşünün bir hırsız var diyelim. Gelip evinizde yer alan her şeyi çuvalına dolduruyor polis ise onu gördüğü halde sağır ve dilsizi oynuyor. İşte bizim bu Teksas piyasası bunun gibi bir piyasa olmuş.

Bu iş nasıl çözülür?

Bu işi YÖK başkanının çözmesi lazım. YÖK öyle bir denetim yapmalı ki o üniversitelerden kuş bile uçmamalı. Bunu RTÜK çok iyi yapıyor. Allah var RTÜK başkanı Ebubekir Şahin öylesine iyi çalışıyor ki medyadaki tüm işletmelerin RTÜK’ten adeta ödü kopuyor.

YÖK NEDEN RTÜK GİBİ ÇALIŞMIYOR?

Peki RTÜK Benzeri bir işlevi olan YÖK neden öyle değil? Neden YÖK , RTÜK gibi acımasız değil? O Halde buradan YÖK’e seslenmek istiyorum. 2025 yılında mevcut YÖK başkanının görev süresi bitiyor. Belki cumhurbaşkanı onu yeniden seçer, belki yerine başkasını koyar. O Erdoğan’ın takdiridir. Ama bu kadar eleştirilen YÖK’ün bu bir sene içinde bazı vakıf üniversitelerinin uyguladığı bu Teksas sisteminden bu ülkeyi kurtarması ve piyasanın sağlıklı işlemesi için bir şeyler yapması kısaca elini masaya vurması gerekiyor. Bu gidişat yüksek öğretimin kalitesini de yok ediyor. Gençler üniversitelerinden memnun değil, hocalar ders anlatırken yorgun, mutsuz geçim sıkıntısı içinde ders anlatıyor. Böyle bir piyasada verimlilikten bahsetmek imkânsız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İlgili Haberler

Bursa'da metroda yer kavgası
Eyüp-Piyer Loti Teleferik Hattı'nda teknik arıza: Seferler normale döndü

Yaşam Haberleri