Ağlarım ağlatamam hissederim söyletemem

Hak, … Hukuk, … Adalet, … İnsan, insanlık, insan hakları, … Terör, şiddet, cinayet, taciz, tecavüz, …

Hak, … Hukuk, … Adalet, …
İnsan, insanlık, insan hakları, …
Terör, şiddet, cinayet, taciz, tecavüz, …
Soygun, vurgun, gasp, hırsızlık, rüşvet, haraç, …
Yalan, dolan, iftira, fitne, fesat, dedikodu, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, vs, vs, vs, … Bütün bu olumsuzlukları duya duya, göre göre özgüvenimizi, huzurumuzu, yaşama sevincimizi, daha da ötesi insanlığımızı kaybettik. Yüreğimize taht kurdu, bütün kalelerimizi fethetti korku. Ruhumuzda korkunun kara bayrakları dalgalanıyor. Ruhumuz korkunun işgali altında, ezildikçe eziliyor. Sustukça küçücük parçalara ayrılıp unufak oluyoruz. Yüreğimiz korkuyla dolu. Suskunluğumuz edepten değil korkudan. Lakin bunu kimse anlamıyor, anlayamıyor. Anlamayana haykırmak, isyan etmek yerine suskunluğun dehlizlerinde yok oluyoruz. Öylesine ve ölesiye bir korkunun esiriyiz. Korkunun esaret parangalarının veadaletsizliğin kırbacının şakırtısı bütün sesleri bastırıyor. Hayata, haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin gür sesi hakim. Toplumun her kesiminde topyekûn bir çürümüşlük, topyekûn bir huzursuzluk, memnuniyetsizlik ve topyekûn bir mutsuzluk hüküm sürmekte. Herkes korkağın korkusundan korkuyor. Olmazlar oluyor, o kadarda değiller hayat buluyor. Hiçbir sınır tanımayan, ilkesi ilkesizlik olan, her durumu korkunun aygıtlarını kullanarak lehine çevireninde yüreği, korku hastalığı ile dolu. Daha fazla haksızlık, daha fazla hukuksuzluk ve daha fazla adaletsizlik hastalığa ilaç.
Kimsenin kimseyi dinlemeye, anlamaya tahammülü yok. Herkes her şeyi en iyi biliyor, en iyi o biliyor, o görüyor. Farklı fikre, farklı görüşe, farklı söze ne gerek? Bu kadar bilenin var olduğu bir dünyada uzlaşı ya da tahammül mümkün mü? Hak, güce yani kudrete bağlı. Kim daha güçlü ise haklı olan o. Hakkın kaynağı kudret olmuş, hak acziyet içinde. Herkes birbirine tavsiye ve nasihatte bulunuyor.
Hey!
Kendini kolla kimse duymasın.
Kendini kolla kimse görmesin.
Kendini kolla biri hedef tahtasına koymasın.
Kendini kolla biri yanlış anlamasın.
Kendini kolla yolda biri gelip çarpmasın.
Kendini kolla biri kaçırıp başına iş açmasın
Kendini kolla biri seni bilmem kaçıncı kattan aşağı atmasın. Kendini kolla biri kafana bir kurşun sıkmasın.
Kendini kolla biri tecavüz edip öldürmesin.
Eline geçen fırsatları değerlendir.
Haram, helal, hak, hukuk diye tutturup sonra sürünme.
Bak, sonra pişman olursun.
Sana ne elalemin derdinden?
Sen yolunu bulmaya bak.
Hem kendine faydası olmayanın hiç kimseye faydası olmaz.
Aman Allah’ım!
Bunlar nasıl sözler? Bu bir akıl tutulması, bu bir cinnet hali… Yazarken bile insanın  yüreği sıkılıyor. Nasıl bir fosseptik çukurunda yaşıyoruz?
Toplumsal cinnet geçiriyoruz ey insanlar!
Toplumsal cinnet…
Hakkın gasp edildiği, hukukun olmadığı, adaletin hayat bulmadığı, kudretin hakkın yerine geçtiği bir yerde başka ne olabilir? İnsani olandan, insanlıktan ya da insan haklarından, sevgiden, saygıdan, huzurdan, mutluluktan söz edilebilir mi? Kudretin hak olduğu, adaletin hayat bulmadığı yerde, kan, gözyaşı, acı ve ıstıraptan başka ne olabilir? Kudret sahibi olmayanların -haklı olsalar bile- başına bir iş geldiğinde geldiğiyle kalıyor. Hukuk sistemini işletenler haklının değil güçlünün lehine işletiyor hukuk kurallarını. Hakimler, adalet değil adaletsizliğin dağıtıcıları… Bütün bunlar adaletin tesisine dair, hakkın yerini bulmasına dair umutları yokediyor. Gayya kuyusuna itiyor insanları. İnsan olan yerlerimiz ağrıyor, acı çekiyor. Her yerde adalet diye feryad edenlerin sesi, adaletsizliğin kırbaç şakırtısında yok oluyor. Böyle bir dünyayı inşa ediyor, böyle bir dünyada yaşamaya mahkum ediyoruz kendimizi, ne acı… Basit bir ifadeyle, birey-toplum-devlet ilişkilerini düzenleyen kurallar manzumesi olan hukuk, hukuk düzeni tarafından koruma altına alınmış menfaatlerin bütünü olan hak, hukuk nizamı içinde hakkın korunması ve hakkın yerine getirilmesini ifade eden adalet, bir diğer ifadeyle hakkın ve hukukun gözetilmesi terkedildiğinde, ne birey nede toplum asla huzur ve sükûn bulamayacaktır. Çünkü insanlığın huzuru, ancak hak ve adaleti tesis etmekle mümkün. Adalet ve adaletin tesisi, insanoğlunun var oluşundan beri, maruz kalınan haksızlıkların yüreklerde meydana getirdiği acıları, çekilen ıstırapları dindiren sihirli bir kavram. Hiçbir kavram “adalet” kavramı gibi, tutkuyla istenmemiş ve tutkulu bir şekilde tartışılmamıştır. İnsanoğlunun yaşam serüveni içerisinde hiçbir kavram, böylesine çok kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olmamış ve insanoğlunun yaşamına etki etmemiş, Eflatun’dan Kant’a ünlü düşünürlerin ilgisine konu olmamıştır. Bütün ilahi ve beşeri dinler, adaleti tesis ederek insanlığa huzuru vadetmişler, adaleti tesis edebildikleri kadar teveccüh görmüşlerdir. Tarihi hafızamız bu hakikatin delili değil midir? Unutulmamalıdır ki; tarihin dehlizleri hakkın gasp edildiği, hukukun yok sayıldığı, adaletin çiğnendiği toplumların ve hakimiyetini adalet üzerine değil güç üzerine inşa eden hakimlerin fosilleriyle doludur.
Bu münasebetle diyoruz ki; hak olun, haklı olun, Hak’ka emanet olun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri