Kelimeler iki yüzlü keskin bıçak gibi!

Mevsimin ayazı, öpüyorken yanağımızdan, Bizler gündemin sıcaklığından kavruluyoruz. Kıskanç ve bir o kadar da zor günlerden geçiyoruz.

Mevsimin ayazı, öpüyorken yanağımızdan,
Bizler gündemin sıcaklığından kavruluyoruz.
Kıskanç ve bir o kadar da zor günlerden geçiyoruz.
Mısralar ürkek ve anlatamaz hallerimizi.
Neden mi?
Türk Dil Kurumu’nun vazalak kelimesine verdiği karşılığa mı yansak!
Alevilerin aşağılanması, rencide edilmesine mi yansak*
Çocuk istismarcılığı devasa boyutlarda ve almış başını gidiyorken;
Hangi birine üzülsek acaba?
Oysa savaş naraları her şeyi örtüyor.
Etraf sessiz, kimseler konuşmuyor!
Nedense; Susmanın, en büyük erdemlilik sayıldığı günlerin kuşatmasındayız.           
Sohbetler bozuldu, gölgeler düşünce üstümüze.
Sözcükler seçilerek, nakış nakış işleniyor her cümleye.
Kaypakça başlıyor sohbetler, aman ha!
Kelimeler ikiyüzlü keskin bıçak gibi kesmesin diye…
Komşuluklar, gecenin yorgunluğu gibi mecalsiz.
Kimsenin, komşusunun külüne muhtaçlığı yok.
Sokaklar hayalleri öldürme telaşında ve geleceğe muhtaç.
İnsanların gözlerinde kaybolmuş bir şeylerin arayışı.
Haberler, bir çığlık gibi yalıyor kentlerin duvarlarını.
Savaş ve çatışma haberleri teğet geçiyor insanları.
Umutlar, yaralı bir ceylan gibi düşmüş yollara.
Giderek çoğalan Suriyeli karşıtı, çağrışım ve paylaşımlar.
Nasıl anlatsam, bu dalgasız denizi ve yorulan bakışları.
Sanki zaman durmuş, bir mevsimin ortasında.
Giderek çoğalan sevgisizliğin kokusunu soluyoruz.
Sevgiler, unuttuğumuz yerlerde gömülü artık.
Savaşlar bütün sonuçlarıyla geldi yüreğimize oturdu.
Biz yorulduk, yüreğimiz yoruldu, güzellikler yoruldu.
Türküler, öyküler, yazanlar, çizenler yoruldu.
Hayat yoruldu, bunca hengâmenin içinde.
Yorulmayan var mı? Elbette var, dünyanın tepesinde onlar.
En güzel yerlerinde, malikânelerde, saraylarda onlar.
Yatlarında, katlarında, yormak için bizi;
Bölmek için, savaştırmak için yeni senaryolar, oyunlar peşinde.
Yeni dostlar, yeni ilişkiler, taktikler, stratejiler peşindeler.
Ortadoğu’yu kaynattıkça kaynatıyor ve karıştırıyorlar.
Şapkadan ne tavşanlar, tilkiler çıkaracaklar bakalım!
Ne yalanlar, numaralar,  dolaplar döndürecekler.
Ne kılıflar, örtüler, uyduruk masallarla beyinler iğdiş edilecek.
Nice katliamlar yaşandı ve hala yaşatılıyor.
Nerede mi?
Ortadoğu cehenneminde ve bölgemizde.
Çok gerilere gitmeye gerek yok.
Afganistan’ı görmezden geldik veya anlayamadık.
Irak’ta kimyasal yalanlarına kandık.
Suriye’de demokrasi yoktu yalanları.
Asi gençler demokrasi istemiyle ayaklandılar üçkâğıtçılığı.
Ve bütün sonuçlarıyla;
Ölüm-zulüm ve talan götürdüler o topraklara.
Adı Arap Baharıydı
Adı özgürlük ve demokrasiydi.
Suriye yüzyıl kendine gelemez durumda
İnsanlar boğazlanıyor, sahte gelecekler adına.
Dost kim, düşman kim belli değil
Belli olan şey, kölelik adına savaş
Heybelerini ve işkembelerini doldurma adına
Emperyalistlere ve Siyonistlere marabalık.
Oysa Kurban edilen insanlıktır, insani değerlerdir.
Gerisi hikâyedir, yalandır, putperestliktir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Teknoloji Haberleri