Adam’ı kim seçiyor?

Adam’ı kim seçiyor?

“Muhalefet içinde kimin cumhurbaşkanı adayı olacağından, kimlerin belediyede kimin yerine geçeceğine varan tartışmalarına; parti içi iktidar hesaplarından başka bir şey olmayan hizipleşmelere; hiçbir işlevi kalmamış olan parlamento üzerinden yürütülen oyunlara bakınca yeter demekten başka diyecek bir şey yok!”

Yirmi yıldır aynı anda yaşamak

Bugün düzen muhalefetinde olup bitenlere bakınca, sanki yirmi yıldır aynı anda yaşıyormuş gibiyiz! Tüm tükenmişliğine rağmen, canı boğazına kadar gelmiş halkın her gün büyüyen isyanına rağmen Erdoğan koltuğunda oturmaya devam ediyor! Kimileri de Erdoğan, buna rağmen şapkadan tavşan çıkarıp yeniden iktidarda kalabilir mi sorularını soruyor! Belki de hatırlamamız gereken şapkadaki tavşanın ikide bir Erdoğan tarafından çıkarılmadığı, o tavşanın düzen muhalefetinin kendisini olduğu gerçeği! Bugün; 2014 Ekmeleddin vakasından Mayıs 23 seçimlerinde yaşananlara; mühürsüz oylardan “adam kazandı” oyununa Erdoğan’ın her defasında nasıl kazandığını, muhalefet cephesinden bakarak anımsatalım. Her defasında “eğer muhalefet büyük yanlışlar yapmazsa” Erdoğan’ın kaybedeceği açık olan her kritik süreçte ve seçimde muhalefet partilerinin yaptıklarıyla ve yapamadıklarıyla Erdoğan iktidarda kalmaya devam etti. Şimdi olup bitenlerle birlikte, tüm yaşadıklarımız üzerine bir düşünmek gerekmiyor mu?

2014 Ekmeleddin vakası!

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin “halk oylamasına” dönüştürülmesi, başkanlık sistemine geçişin ilk adımı olarak atılmıştı. 2014 yılında yapılan seçimlerde R. T. Erdoğan, AKP’nin cumhurbaşkanı adayı oldu. İlerici muhalefet dinamiklerinin, halkın büyük çoğunluğunun siyasal İslamcı faşizm karşısında ülkenin her yanında ayağa kalktığı Haziran İsyanından bir yıl sonra gerçekleşen seçimler, tek adam rejimine geçişin önünü tıkamak için ilk imkânlardan birisiydi. CHP, CB adayı olarak bu büyük direnme dinamiklerini birleştirecek bir aday yerine, MHP ile birlikte “Çatı Aday” adı altında Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday olarak gösterdi. CHP merkez yöneticilerinin dahi “haberlerinin olmadığını” ifade ettikleri bir kapalı sürecin sonucunda, E. İhsanoğlu aday olarak ileri sürüldü.
Geçmişte Amerikancı Yeşil Kuşak projesinin önemli organlarından İslam Konferansı Örgütü genel sekreterliği yapmış olan İhsanoğlu’nun, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hamlesine karşı aday gösterilmesi henüz sandık kurulmadan Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı olarak ilan etmek anlamına geldi.
Katılımın yüzde 74’te kaldığı bir seçimi Erdoğan henüz ilk turda kazandı. Dönemin en büyük iki muhalefet partisinin çatı adayı ise yüzde 38 oyla kaldı. İhsanoğlu, bir sonraki seçimde MHP’den milletvekili seçilerek iktidardaki AKP-MHP koalisyonunun parçası haline geldi. Erdoğan ise Türkiye tarihinin en büyük toplumsal eylemlilik süreçlerinden birinin ardından gelen ilk cumhurbaşkanlığı seçimini rahat kazanarak, devleti ele geçirme ve başkanlık rejimine geçme stratejisinde önemli bir yol katetti. K. Kılıçdaroğlu, E. İhsanoğlu kararını eleştirenlere “tıpış tıpış sandıklara gideceksiniz” demekten geri durmadı. Aday ilan edildiğinde Erdoğan’a kazanma yolunun açıldığını herkesin bildiği bir tercih neden yapıldı, nasıl yapıldı, kimler bu tercihte etkili oldu halen açıklanabilmiş değil, ama sonuçta bir seçim “tıpış tıpış” Erdoğan’a teslim edilmiş oldu.

Deniz Baykal'ın eli!

2015 genel seçimlerinde tek başına iktidarın kaybedilmesi AKP’de derin bir şok yarattı. Erdoğan’ın, Partili Cumhurbaşkanı olarak Saray’a yeni yeni yerleştiği bir anda yaşanan bu yenilgi, tek adam rejimine geçişin de ciddi bir kırılmaya uğraması anlamına geliyordu.

A. Davutoğlu’nun Başbakanlığında girilen seçimin ardından koalisyon seçenekleri gündeme gelirken, Erdoğan ise günlerce bir değerlendirme yapmadan Saray’ına kapanmıştı. Bu dönemde CHP’nin eski genel başkanlarından Deniz Baykal, Saray’da Erdoğan’la bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ayrıntıları bilinmiyor ancak sonrasında D. Baykal –ortaklık aramak yerine– Meclis Başkanlığı için kendisini dayatarak girdiği seçimleri kaybederek moral ve hamle üstünlüğünü iktidara vermekten geri durmadı. Erdoğan ise sonrasında her yerde bombaların patladığı bir savaş içinde, Bahçeli ile ittifakın taşlarını döşeyerek yüzde 50’leri bulacak bir oyla 1 Kasım’da yeniden iktidarın yolunu açtı.

2017 Mühürsüz oylar!

2017 referandumunda tek adam rejimine geçiş oylandı. YSK, oy verme işlemlerinin tamamlanmasının ardından, iki milyonun üzerinde mühürsüz oyun “geçerli” sayılacağı açıklandı.Bu kararın sandıklar henüz sayılmadan seçimin “evet” lehine tayin edilmesi anlamına geldiği açıktı.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sonradan, “silahları vardı, itiraz etmedik” diyerek itiraf edeceği bir teslimiyet sonucunda, Türkiye tek adam rejimine geçti.Erdoğan da referandum “zaferini” hilenin bir itirafı olarak “atı alan Üsküdar’ı geçti” sözleriyle ilan edecekti. Binlerce insan itiraz için sokağa dükülerken, K. Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP merkez yöneticileri bu hileli sonucu kabullenerek halkı yalnız bırakmayı tercih etti. Bu karar da kuşkusuz ki nedenleriyle birlikte tarih önünde sorgulanmaya devam edecek!

2018 yılında kod adı adam!

2018 CB seçimleri hakkında son günlerde dönemin İYİP Genel Başkanı Meral Akşener’in bazı sözleri ortalığa döküldü. O dönemde İYİP içinde olan Ü. Özdağ, Akşener’in seçimlerden birkaç ay önce danışmanlarından birisine “sebebini sorma adamı Cumhurbaşkanı seçiyoruz” dediğini TV’lerde anlatıyor. Bu seçimde CHP içindeki adaylık tartışmalarında, Muharrem İnce büyük bir hevesle ortaya çıkmıştı. K. Kılıçdaroğlu CHP adayını “gel bakalım Muharrem” sözleriyle ilan etmişti. Muhalefet partilerinin çoklu adayla katıldığı seçimlerde ilk hedef, Erdoğan’ı yüzde 50’nin altında bırakarak seçimi ikinci tura taşımaktı. Bu başarıldığında ikinci turda tüm muhalefetin birleşerek kazanması mümkün olabilecekti.

Kitlelerin seferber olarak meydanları büyük kalabalıklarla doldurduğu bir seçim sürecinin ardından, M. İnce sandıklar açılmadan YSK önüne gelerek “mühürsüz oylar” vakasına da atıfla, sayım başlar başlamaz yüzlerce avukatla birlikte YSK önünde olacağını duyurdu. Yüz binlerce insanın sandıklara sahip çıkmaya çalıştığı saatlerde M. İnce, uzun saatler boyu ortadan kaybolduktan sonra bir gazeteciye “adam kazandı” mesajı göndererek Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını ilan etti. M. İnce sonrasında da Erdoğan ile kendisi arasındaki yüzde 20’ye yakın oy farkına vurgu yaparak, adamın nasıl kazandığını anlatmaya devam etti. Ama mesele aralarındaki oy farkı değil, seçimin ikinci tura kalıp kalmamasıydı! M. İnce, kayıp saatlerinde neredeydi halen bilinmiyor! CHP merkez yönetimi de bu konuda parti içi iktidar mücadelesinin parçası olacak tartışmalar dışında, kendi sorumlulukları hakkında da tek kelime etmeden suçu birbirlerine atarak elbirliğiyle Erdoğan’ı koltuğunda tutmaya devam ettiler!

2023 – Tek adam!

2023 seçimleri, ülke açısından tek adam rejiminden kurtuluş için en kritik eşiklerden birisiydi. 2023 bu anlamda, halkın büyük çoğunluğu için bir hayat memat meselesine dönüşmüş olan tek adam rejiminin oylanacağı, referandum niteliğinde bir seçimdi. Böyle bir durumda, tüm muhalefet güçlerini birleştirerek, ülkenin ilerici, dinamik kesimlerinin aktif desteğini alacak bir politika ile başarmanın mümkün olacağı da açıktı. Ancak, CHP başta olmak üzere düzen muhalefetinin toplandığı 6’lı Masa ısrarla bundan uzak durmayı tercih etti. Bunun yerine bir iktidar pazarlığı içinde bakanlık koltuklarını paylaşmaktan kimin cumhurbaşkanı adayı olacağına varan bir dizi tartışma içinde seçimlere gidildi.

Cumhurbaşkanı adayı olarak kendisini –kimi vekillik rüşvetleri de vererek– ortaya koyan Kemal Kılıçdaroğlu, seçim boyunca tek adam rejimini ağzına dahi almadı. “Ben yaparım” diye başlayan cümlelerle seçimler tek adamlık yarışına dönüştürülürken, bütün seçim süreci Alevi-Sunni, Kürt-Türk, seccade-türban tartışmalarıyla geçti. Sonrasında birisinin olabildiğince naif şekilde “kendimi içişleri bakanlığına hazırlamıştım” sözleriyle ortaya koyduğu üzere, herkes kendini bir yerlere yakıştırarak küçük çıkarlar peşinde koştular.

Muhalefetin hemen her kesiminin iktidardan pay kapmayı ön plana aldığı, sosyalist sola “valilik, vekillik, bürokratlık” için “gözü açık olmasının” salık verildiği, birilerinin de tüm her şeyi bir yana bırakıp bunun peşinden koştuğu bir ortam içinde seçimler kaybedildi.
O zaman esen bu sahte başarı rüzgârının ortalığı kapladığı bir ortamda sorumluluk çağrılarının pek bir etkisinin olduğunu da söylenemez. Sonuçta böyle bir sürecin o gün kazandığını zannedenlerin bugün bir şey kazanmadıklarının daha açık olarak görüldüğü bir sürecin sonunda, kaybedilen ise ülkenin yarınları oldu.

Bugün de muhalefet içinde kimin cumhurbaşkanı adayı olacağından, kimlerin belediyede kimin yerine geçeceğine varan tartışmalarına; parti içi iktidar hesaplarından başka bir şey olmayan hizipleşmelere; hiçbir işlevi kalmamış olan parlamento üzerinden yürütülen oyunlara bakınca yeter demekten başka diyecek bir şey yok! Yeter, hepinize yeter!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri