Halka kulak veren kimse yok!

Tarikatların, mafyaların, patronların taleplerini ‘halkın isteği’ diye sunan iktidar, yarattığı gündemlerle ülke sorunlarını gizlemeye çalışırken gerçekleri de kimse konuşmasın derdinde.

Tarikatların, mafyaların, patronların taleplerini ‘halkın isteği’ diye sunan iktidar, yarattığı gündemlerle ülke sorunlarını gizlemeye çalışırken gerçekleri de kimse konuşmasın derdinde. Ülkenin farklı toplumsal kesimleri yoksulluğa, güvencesiz çalışmaya, hak kayıplarına karşı ayakta. Yönetim krizi içerisinde olan rejime gerçekleri ise halk gösteriyor. ‘‘Hükümet istifa’’ diyen üreticilerden işçilere, emeklilerden, mali müşavirlere kadar tüm kesimler itirazını sürdürüyor.
Toplumsal desteğini yitirmeye başlayan Saray rejimi, bir kez daha baskı, yalan ve tehdit politikalarına sarıldı. İktidar bir yandan toplumun bütün kesimlerinden çıkan itiraz dalgalarını görünmez kılmaya çalışırken diğer yandan da ortaya çıkartılan her gündem ‘halkın isteği’ yalanlarıyla ortaya atılıyor. Halk istiyor yalanıyla sorunların üzerini örtmeye çalışan rejim yoksulluk, vergi adaletsizliği, işsizlik gibi can yakıcı sorunları ise konuşmaya değer görmüyor. Öyle ki yarattıkları krizi kimse konuşmasın istiyor.

Sıra Tiktok'a geldi...
Son olarak hayvan hakları katliamını onaylayan düzenleme de sosyal medya platformlarına getirilen yasaklar da halkın istediği diye sunulan gündemlerden olurken Instagram’a getirilen kısıtlamaların ardından TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman’ın ortaya attığı ‘Halk Tiktok’un da kapatılmasını istiyor. Sokakta karşılaştığım insanlar bana ‘TikTok’u kapatırsan, cennetin kapılarını aralarsın” dedi sözleri de bunun en somut örneğini oluşturuyor.
Öte yandan toplumun öfkesi ve eylemsellikleri gerçeği gün yüzüne çıkartırken rejim kendine tehdit olarak gördüğü anlarda da tehdit ve hakaretlerle yoluna devam etmeye çalışıyor. Ancak bir yanda rejim krizi içerisinde boğuşan diğer yanda yeni tek bir sözü kalmayan iktidarın gerçekleri gizlemeye de artık gücü yok. Yoksulluğun, geleceksizliğin, işsizliğin, kıskacına mahkûm edilen adaletin olmadığı, özgürlüklerin sınırlandığı koşullar içerisinde bulunan halkın öfkesi bulunulan her alanda farklı şekillerde ortaya çıkıyor. İktidarın ‘halk istiyor diyerek’ pazarladığı her şeyin özünde koltuklarını borçlu oldukları mafyaların, tarikatların, patronların talepleri var. Son dönemlerde üreticilerden, işçilere, emeklilerden, öğretmenlere mali müşavirlere kadar toplumun bütün kesimleri ise geliştirdikleri itiraz dalgalarıyla bu gerçeği gün yüzüne çıkartıyor.

Millet sokaklarda
Hayvanları katletmenin önünü açan hayvan hakları yasasının kamuoyunda tartışılmaya başlandığı ilk günden itibaren ülkenin dört bir tarafında eylemler düzenlendi. Hayvan hakları savunucuları, emek meslek örgütleri, siyasi partiler ve sendikaların da destek verdiği eylemler günlerce sürdü. Buna rağmen Meclis çoğunluğunu kullanan iktidar, eylemleri de görmezden geldi.
Yasanın geçmesinin ardından Niğde ve Ankara’da ortaya çıkan hayvanların katledilmesi sonrası ise yurttaşlar önceki gün AKP İstanbul İl Başkanlığı önünde toplandı. Yapılan açıklamada AKP MHP iktidarının meşruluğunun olmadığı, yasaya karşı sonuna kadar mücadele edileceği vurgulandı. Öte yandan dün İstanbul Kadıköy’de de yurttaşlar yasaya karşı bir araya geldi. Açıklamalarda iktidardan hesap soracağız denildi.

Hükümet istifa, hemen seçim
İktidarın adından dahi bahsetmediği üreticiler de itirazlarını tarlalardan, sokaklardan haykırıyor. Mahsullerini satarken maliyetleri dahi karşılayamayan üreticiler, piyasacı tarım politikalarıyla beraber tüccarın ve sermaye gruplarının eline bırakılırken buğday, çay, fındık, karpuz, soğan, kayısı üreticileri bulunduğu her alanda tepkilerini ortaya koyuyor. AKP il başkanlıkları önünde çayını döken üreticilerden fındık ağacını keserek öfkesini gösteren üreticilere kadar tepkiler büyümeye devam ediyor. Son olarak Bursa’nın Karacabey Ovası’nda salçalık domatesleri ellerinde kalan üreticilerin Bursa-Balıkesir kara yolunu trafiğe kapatmasıyla başlayan eylem ‘Hükümet istifa’ sloganlarıyla devam etti. Jandarma ve çevik kuvvet ekiplerinin müdahalesine direnen işçiler sorunlarını dile getirdi.

İşçiler gerçeği haykırıyor
Krizin olanca faturasını emekçinin sırtına kesen iktidar, göstermelik tedbirlerle halkın öfkesini dizginlemeye çalışırken ekonomideki anlatılan ‘başarı hikâyeleri’ de gerçek değil. TÜİK verileriyle enflasyonu saklamaya çalışan iktidara işçiler, fabrikalarında başlattıkları grevlerle gerçekleri tokat gibi vuruyor. Düşük ücret, kötü çalışma koşulları ile emekleri sömürülen işçiler de yurdun hemen hemen her noktasında hakları için ayakta. Yolbulan, Befesa, Mersen ve Lezita’da işçilerin grevi sürerken, Polonez, Filidea, Esitaş ve belediyelerde işçiler direnmeye devam ediyor. İşçiler yaz mevsiminin sıcak günlerine, polis müdahalelerine, patronların baskısına rağmen mücadelelerini kararlılıkla sürdüreceklerini söylüyor. Hatay’ın Dörtyol ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında Özçelik-İş üyesi işçiler, toplu sözleşmenin tıkanması sebebiyle grevlerini sürdürürken iktidarın ekonomi politikaları karşısında geçinemiyoruz taleplerini dillendiriyor. Gebze’deki Mersen işçileri de Birleşik Metal-İş’te örgütlendi ancak patronun sendikayı tanımaması ve TİS imzalamaması sonucunda işçiler greve başlamıştı. Süreç içerisinde işten çıkarmalar da artarken işçiler, sermayeye güven verenler bizim yanımız yok yanıtını veriyor. İstanbul Çatalca’da bulunan 350 civarında işçinin çalıştığı Polonez’de Tekgıda-İş’te örgütlenen 135 işçi işten çıkarıldı. İşçiler, fabrika önünde sendika hakları ve işe iadeleri için mücadele ederken, polisin biber gazlı müdahalesine maruz kaldı. Polis müdahaleleri karşısında işçiler, Çatalca Kaymakamlığı’na yürümüş ancak Kaymakam işçilere “Şov yapıyorsunuz” demişti.

Vergide adalet yok!
İktidarın iki yüzlü politikalarının açığa çıktığı konulardan birisi de vergideki adaletsizlik. Vergi kaçıran büyük sermaye gruplarını yıllarca görmezden gelen iktidar, bir yandan muhalif belediyelere saldırmak için konuyu kullanışlı bir hale çevirmeye çalışırken diğer yandan topum içerisindeki tepkileri de gizleme derdinde. Başta sendikalar olmak üzere çeşitli toplum kesimleri vergide adalet için eyleme geçti. Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolu (TTB AHEK) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası da (SES) ülkenin birçok tarafında “Aile Hekimliği ve Sağlık Çalışanları Vergide Adalet İstiyor” başlıklı eylemler düzenledi. Aralarında iktidara yakın konfederasyonun da bulunduğu 3 işçi konfederasyonu da vergide adalet, ücret zamları gibi 10 maddelik taleplerle bir araya geldi. İktidarın politikalarına karşı mücadele çağrısı yapıldı.

Yurttaşların isyanı büyük
Ülkenin farklı meslek grupları da yaşadıkları sorunlara karşı eyleme geçtiler. Gerici müfredat değişikliklerine, tarikat ve cemaatlerin eğitim sistemine entegre edilmesine karşı bir araya gelen öğretmenler de ülkenin birçok noktasında itirazlarını dile getirdi. Eğitim Sen öncülüğünde birçok ilde basın açıklamaları, mitingler düzenlendi. İktidarın kendine kadro yetiştirmek için düğmeye bastığı öğretmenlik meslek kanununa karşı da günlerce eylemde kalındı. Eğitimi özelleştiren, piyasacı sisteme karşı da özel sektör öğretmenleri başta olmak üzere eğitimciler Ankara’da günlerce nöbet tuttu. Öte yandan mali müşavirler de enflasyon düzenlemelerine ve meslekte yaşanan artan iş yüklerine karşı bir araya geldi. Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’nin (TURMOB) aldığı kararla ülke çapında örgütlenen mali müşavirler Ankara’da düzenledikleri mitingle iktidarın politikalarına karşı bir araya geldi.

7'den 70'e herkes tepkili
İktidara uzunca bir süredir verdikleri tepkilerle meydanları dolduran emeklilerin isyanı da sürüyor. Aylıklarına 2 bin 500 liralık zam yapılan emekliler açlık sınırının altında bir yaşama mahkûm ediliyor. Seçim süresince ‘Emekli yüzyılı’ masallarıyla durumu idare etmeye çalışan iktidar ise emeklinin adını dahi ağzına almıyor. Öte yandan 9’uncu Yargı Paketi gibi düzenlemelerle iktidarın hedefi haline gelen kadınlar da ülkenin birçok noktasında soyadlarının kullanımı için itirazlarını ortaya koydu. Karşılarına getirilen ‘Aile kurumu’ mesajlarına karşı hayatlarını savunan kadınlar iktidara ‘geçit vermeyeceğiz’ mesajlarını veriyor. Geleceksizlik ve işsizlik kıskacında olan gençlerde de durum farklı değil. Bulundukları her alandan çeşitli biçimlerde iktidara olan öfkelerini açığa çıkaran gençler, üniversitelerde şenlik yasaklamalarına, yemek ve ulaşım fiyatlarına karşı harekete geçerken gerici tarikat ve cemaat örgütlenmelerine karşı da mücadelelerini ortaya koyuyor.

Tarikat evlerinde göçmen kızlar
CHP'li Murat Bakan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “729 bin Suriyeli adreslerinde yok” açıklamalarına ilişkin konuştu. CHP'li Bakan, 8 ila 17 yaşlarındaki kaçak göçmen kız çocukların tarikat evlerinde tespit edildiğini söyleyerek, "Jandarma tespit etti ama çocuklar cemaat tarafından otobüse bindirilerek herhangi bir işlem yapılmadan başka bir ile gönderildi" dedi. CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın bir televizyon programında göçle ilgili yaptığı açıklamalara yönelik konuştu. CHP’li Murat Bakan, tarikat evlerinde yaşları 8 ile 17 arasında değişen kaçak göçmen kız çocukların jandarma tarafından tespit edildiğini ancak bu çocukların hiçbir işlem yapılmadan başka bir şehre gönderildiğini belirtti. Bakan, göç yönetimindeki zafiyetlere ve cemaatlerin bu süreçteki rolüne dikkat çekti. "Açıklamaları kendi Bakanlık dönemine o kadar odaklı ki, ülkemizin içinde bulunduğu ve her geçen gün daha da derinleşen göçmen krizini anlatırken, sanki kabine değişikliği değil de hükümet değişikliği olmuş gibi bir havada... Ayrıca program boyunca Cumhurbaşkanına düzenli aralıklarla dizdiği methiyelerle de yine kendi dönemini aklama gayreti içinde" diyen CHP’li Murat Bakan, Yerlikaya’nın bazı açıklamaları için ‘kara mizah gibi’ dedi.

"Adres bilgisini güncelleyen Suriyelilerin adresleri, daha önce kayıtlı oldukları ilde ve mahallede mi yoksa farklı bir il ya da mahallede mi?” diye soran CHP’li Bakan, "Bunun bilgisi henüz paylaşılmadı. Bu çok önemli. Çünkü il değişikliği, yol izin belgesi olmadan yapılamaz. Eğer adres değişikliği il bazında olduysa bu kaçak hareket edildi demek. Yani sorun, adresinde olmayan Suriyelilerin adres güncellemesiyle çözülmüyor. Bunun tüm detaylarıyla araştırılıp irdelenmesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekiyor" diye konuştu.
CHP’li Murat Bakan’ın açıklaması şu şekilde: Bakan Ali Yerlikaya’nın adreslerinde bulamadıkları Suriyeli sayısını açıklamasının ardından, göç krizinin nasıl kontrolden çıktığı bir kez daha tescillenmiş oldu. Kamuoyunun ciddi tepkisinden sonra, durumu kurtarmak için bir televizyona kanalına çıktı ancak yine göçün beraberinde getirdiği hem milli güvenlik tehditlerini hem de sosyo-ekonomik ve demografik tehditleri görmezden geldiği ve tam olarak PR tadında bir yayınla itibarını kurtarmaya çalıştı. Açıklamaları kendi Bakanlık dönemine o kadar odaklı ki, ülkemizin içinde bulunduğu ve her geçen gün daha da derinleşen göçmen krizini anlatırken, sanki kabine değişikliği değil de hükümet değişikliği olmuş gibi bir havada... Ayrıca program boyunca Cumhurbaşkanına düzenli aralıklarla dizdiği methiyelerle de yine kendi dönemini aklama gayreti içinde...

Kara mizah gibi
Tüm dünyada bulunan Suriyeli sayısının yarısının ülkemizde bulunmasının normal karşılanması, ‘daha ekonomik’ oluyor diye charter uçuşlarla kaçakları geliş ülkelerine göndermenin öve öve anlatılması, sınır güvenliğinde hiçbir sorun olmadığının iddia edilmesi, göçmen kaçakçılarının araçlarına el konulurken 2 bin 150 göçmen kaçakçısına adli kontrol uygulanması kara mizah gibi. Madem her şey bu kadar yolunda, yaşanan bunca sorunun kaynağı nedir, Sayın Yerlikaya bunu açıklamalı.
Adresinde olmayan 731 bin 146 Suriyeliye uyarı mesajı atılarak 90 gün içinde Göç İdaresi Başkanlığına bildirim yapmaları istendi. Uyarının ardından 203 bin 978 Suriyeli bilgilerini güncelledi, 130 bin 430 Suriyeli de adres bilgisi güncellemek üzere Göç İdaresi’nden randevu aldı. Adres bilgisini güncelleyen Suriyelilerin adresleri, daha önce kayıtlı oldukları ilde ve mahallede mi yoksa farklı bir il ya da mahallede mi? Bunun bilgisi henüz paylaşılmadı. Bu çok önemli. Çünkü il değişikliği, yol izin belgesi olmadan yapılamaz. Eğer adres değişikliği il bazında olduysa bu kaçak hareket edildi demek. Ayrıca mahalle değişimi de önemli, çünkü o konuda da kota uygulaması var. Yani sorun, adresinde olmayan Suriyelilerin adres güncellemesiyle çözülmüyor. Bunun tüm detaylarıyla araştırılıp irdelenmesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekiyor.

Kapalı nüfus sayımı kaçınılmaz
Bakın Dostlar Bakan Yerlikaya bir de ‘rakamlar üzerinden fitne çıkarılmaya çalışıldığını’ iddia etti. Oysa farklı rakamlarla yaptığı farklı açıklamalar nedeniyle bizzat kendisi karışıklık yaratıyor. Biz sayın Bakan’dan uzun uzun prosedür anlatmak yerine bir an önce kapalı nüfus sayımının ne zaman yapılacağını açıklamasını istiyoruz. Bu veriler ülkemizin içinde bulunduğu göçmen krizinin ne aşamada olduğunu tüm açıklığıyla ortaya koyacak. Kapalı nüfus sayımını ertelemek göçmen sorununu çözmekten uzaklaşmak demek. Göçmen krizinde tam olarak iç ve dış politikanın birbirine bağlı halini görmezden gelmeleri nedeniyle dünyada en çok ülkemiz etkilendi. Düzensiz göçe karşı dünyadaki paradigma değişimini de takip etmediklerini görüyoruz. AB’nin yeni Sığınma ve Göç Paktın içeriği ve amaçları ile yeni anlayışın ülkemizin göç ve sınır politikalarına etkisine dair hala pasif ve edilgen bir tutum içindeler. Altın Pasaport ve Altın Vize Uygulamasının ülkemize verdiği zarara ilişkin tek bir cümle duyamıyoruz. Ülke vatandaşlarımız bırakın vize almayı, vize randevusu dahi alamaz hale geldi, pasaportumuzun gücü de itibarı da her geçen gün azalıyor, bundan da sorumluluk hissetmiyorlar. Tüm bu başarısızlıktan bir başarı hikayesi yazma gayretleri, göçmen sorununu çözemeyeceklerini net olarak gösteriyor.

Cemaat yurdunda yabancı çocuklar
Öte yandan CHP'li Bakan, "Küçük bir ilimizde, ıssız bir yerde bulunan bir cemaat yurdunda, yaşları 8 ile 17 arasında değişen, ülkeye kaçak yollarla girmiş yabancı kız çocuklarının olduğu jandarma ekiplerince tespit edilmiştir” dedi. “Bu durumda, bu kız çocuklarının kaçak yollardan ülkeye nasıl girdiği, memleketlerinde, kaçırılarak mı getirildiği, anne babalarının burada olduklarından haberleri olup olmadığı gibi birçok soru sorulmalı ve adli bir soruşturma yürütülmesi gerektiğini” söyleyen Bakan, “Ancak, kız çocuklarının cemaat tarafından bir otobüse bindirilerek başka bir ile herhangi bir işlem yapılmadan gönderilmesine göz yumulduğunu öğrenmiş bulunuyoruz

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri