Cohen'e hasretle bir pazar yazısı

Cohen'e hasretle bir pazar yazısı

Havalar soğumuştu. Dışarıda yağmur çiseliyordu. Ne mavi ne siyah, bohem bir grilik yapışmıştı sanki gökyüzüne. Böyle havalar yazar olmak ya da ressam filan olmak için birebir diye içinden geçiren Kamil, kitap yazacak mecali ve yeteneği olmadığından kendini sokaklara atmayı tercih etti. Yazar olamayacak bile olsa iyi bir okuyucu ve gözlemciydi. “Gidip dışarıda neler oluyor bir bakalım” diye düşündü…

Evden çıktığında soğuk rüzgarı yüzünde hissetti. “Oh” dedi. “İşte bu, yaşıyorum…” aptalca bir tebessüm belirdi suratında ve nereye gideceğini bilmeden adımlamaya başladı. Yürürken yerinden çıkan kaldırım taşlarından birine basması sonucu henüz yeni aldığı pantolonuna sıçrayan çamura bile aldırış etmiyordu. Umarsızdı Kamil, bilmiyordu sebebini…

Geçen hafta karşılaştığı esmer, yeşil gözlü kızla tekrar karşılaşabilmek umuduyla hızlı o köhne bara yürüyordu. Barın önüne geldiğinde durdu, uzun bir süre kapının önünde bekledi. “Umarım oradadır” diye geçirdi içinden, Freud insanın bir şeyi çok isterse olabileceğini izah ediyordu, Freud yanılmamalıydı…

Kamil kapıyı açtı, içeri girdi. Küçük İrlanda barındaki tüm tabureler boştu. İki üç masada da muhtemel yeni sevgililer oturup, ucuz şarap içiyorlardı.

“Hay sokayım Freud'una salak” diye söylendi Kamil. Ama iş işten geçmişti. Artık bara girmişti. Çaresiz bar taburesine yerleşti. Geçen hafta geldiğinde karşılaştığı o esmer kızın oturduğu tabureye oturdu. Yerini benimsemişti. “Bir bira versene” diye seslendi barmene; “Tombulllardan mı vereyim abi?” diye sordu barmen. “Lan oğlum fark etmez işte” dedi Kamil. Gerçekten de fark etmedi.

Önüne gelen biradan aldığı ilk yudumla sıcak bir gülümseme yayıldı suratına. Barın hopörlerinden Leonard Cohen'in sesi yükseliyordu. Cohen, Kamil'in en sevdiği şarkıyı söylüyordu;

I’m your men diyordu Cohen;
Eğer boksör istersen
Ringe senin için adım atabilirim
Eğer bir doktor istersen
Senin her santimini muayene edebilirim
Eğer bir şoför istersen
İçlere tırmanabilirim… diyordu…
Tatlı tatlı güldü Kamil, sigarasını yakıp arkasına yaslandı. Esmer kızı anımsadı. Barmene doğru döndü; bir bira daha versene dedi…

Everybody Knows

Everybody Knows diyordu Leonard Cohen. “Herkes bilir iyilerin kaybettiğini, herkes bilir zarların hileli olduğunu, fakirler fakir, zenginler zengin kalır, herkes bilir” diye mırıldanıyordu. Cohen'in tatlı sert bir şamarı andıran bu şarkısına kulak kesilen Kamil, oturduğu yerde doğruldu ve güçlü bir şekilde esnedi. Sanki bazı şeylere yeni uyanmış da fark etmiş gibiydi.

Cohen haklıydı herkes biliyordu, her şeyi biliyordu. Herkes başının belada olduğunun bilincindeydi. Fakat bilmezlikten geliyor, insanlık tarihinde görülmediği kadar tüm insanlar salağa yatıyor ve büyük bir aptalı oynamayı tercih ediyorlardı. Böyle yapmak onları bildikleri şeylerden uzaklaştırıyor ve gerçeklik sanki oracıkta yokmuş gibi hafifletiyordu. “İnsanlar ne kadar da aptal” diye söylendi Kamil ve oturduğu koltuktan ayağa kalkarak bir de ayakta esnedi. Cohen şarkıyı bitirdi. Kamil duş almanın iyi bir fikir olacağına kanaat getirdi. Bildiği tüm gerçeklikler ve fark ettiği tüm detaylar yerini işe yetişebilme telaşına bırakmıştı. Bunu da fark etti Kamil, okkalı bir küfür savurdu dört duvarla çevrilmiş basit mahpusluğuna…

Hiç üstüne

Uyandı… Yatağında hafiften doğruldu ve esnedi. Mahmurluk ve boşvermişlik içinde kalktı yataktan. Ne yeni gelen gün ne de hava durumu anlam ifade etmiyordu onun için. Fakat yılların verdiği alışkanlıkla gene de perdeyi araladı, camı açtı. Yağmur yağıyordu, gündüze inat karanlıktı her yer. İnatlaşmaları severdi bu yüzden havadan memnun bir şekilde kahvesini yapmak için mutfağa yürüdü. Suyun kaynamasını beklerken bir sigara yaktı ve radyoyu açtı. Tchaikovsky'in Swan Lake Waltz'ına kulak verdi. Gülümsedi…

Emektar fincanına sıcak suyu ekledi ve kahvesini hazırlayarak, bilgisayarının başına geçti. Hiç umrunda olmayan bir ülkenin gündemine dair haberlere göz atacak, sosyal medyada kimin kimi dürttüğüne tanıklık edecek ve fırsat olursa oyun oynayarak öğle vaktine erecekti…
Öğle vakti camı kapatacak, perdeyi tekrar kendisini görünmez kılacak kadar çekecek, yatağına girecek ve hiçlikten aldığı keyifle kendini yeniden uykuya teslim edecekti.

Instagram meselesi

Hamas Lideri öldürülüyor, Instagram Hamas Lideri’nin “terör örgütü mensubu” olduğunu baz alarak buna yönelik paylaşım yapılmasını engelliyor. Türkiye’de buna tepki olarak Instagram’a erişim engeli getiriyor. Şaka gibi ama gerçek! Ne dava bizim davamız ne de milyonlarca Türk’ün böyle bir meselesi var ama başımızdaki beyefendinin siyasi hırsları yüzünden Türk milleti bugün itibariyle Instagram’a erişemiyor. Şunun bir örneğini ancak İran, Çin, Kuzey Kore gibi anti demokratik ülk… Daha fazlasını gör

Genco Erkal'ı unutmadan

Genco Erkal, gözümüzünden gönlümüzden toprağa akmış. Kendisini hayatımda 1 kere İzmir’de “Nazım Hikmet-İnsanlarım” oyunuyla izlemiştim. Tek kişilik oyunda 80’e yaklaşan yaşına rağmen muhteşem bir oyunculukla yüzlerce seyirciyi soluksuz seyre bırakmıştı. Yine Genco Erkal ile 2011 yılının 1 Mayıs’ın da İzmir Alsancak’ta çekindiğimiz bir de fotoğrafımız vardı. Eski bilgisayarım çökünce fotoğraf da tarih oldu ama o gün aklımda daima yaşıyor. Mutlu, inançlı, kararlı ve çelik gibiydik. Genco Erkal bir çınardı bizim için. Maalesef yitirdik. Devri daim olsun…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri