El Chapo ve Meksika

Meksika’nın en güçlü uyuşturucu/suç kartellerinin yuvalandığı Sinaloa bölgesindeki Culiacan şehrinde, ünlü uyuşturucu baronu “El Chapo” (bücür) lakaplı Joaquin Guzman’ın oğlu Ovidio Guzman Lopez, devriye gezen güvenlik güçleri tarafından yakalandı. 18 Ekim’de gerçekleşen bu hadisenin akabinde, Lopez’in serbest bırakılması için harekete geçen uyuşturucu çeteleri şiddetin dozunu artırarak şehri adeta savaş alanına çevirdiler ve 20 civarında güvenlik görevlisinin ölmesine, 30 kişinin ise yaralanmasına sebep ol

Meksika’nın en güçlü uyuşturucu/suç kartellerinin yuvalandığı Sinaloa bölgesindeki Culiacan şehrinde, ünlü uyuşturucu baronu “El Chapo” (bücür) lakaplı Joaquin Guzman’ın oğlu Ovidio Guzman Lopez, devriye gezen güvenlik güçleri tarafından yakalandı. 18 Ekim’de gerçekleşen bu hadisenin akabinde, Lopez’in serbest bırakılması için harekete geçen uyuşturucu çeteleri şiddetin dozunu artırarak şehri adeta savaş alanına çevirdiler ve 20 civarında güvenlik görevlisinin ölmesine, 30 kişinin ise yaralanmasına sebep oldular. Ayrıca çatışmalar esnasında 30 tutuklu hapishaneden kaçtı. Meksika resmi makamlarınca alınan karar gereği, El Chapo’nun oğlu Lopez “daha fazla ölümün yaşanmaması için” serbest bırakıldı.
Adaşım olan Ümit Tetik'e (Doktora çalışmalarını Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik bölümünde sürdüren Ümit Tetik SETA’da güvenlik araştırmalarına devam etmektedir)  ait olan bu analizlerin devamı ise şöyle; Meksika’da o dönem gerçekleşen seçimlere Rusya’nın karıştığına yönelik iddialar ve yerel suç/uyuşturucu örgütlerinin “devlet desteği” aldığına yönelik söylentiler, ABD’nin Meksika’ya yönelik “güvenlikleştirici” politikalarını artırmasını kolaylaştırdı. Bu noktada tartışılması gereken temel sorunlar, devletin bölgedeki otoritesini zayıflatan sebepler, bölgedeki uyuşturucu ve suç gruplarının etki kapasitesi ve bu gruplara karşı alınan önlemlerin boyutlarıdır. Bir diğer tartışılması gereken konu ise ABD’nin bu sorunları, bölgeye müdahale etme aracı olarak görmüş olması ve bölgeye yönelik “güvenlikleştirici” politikalar geliştirmesinde yatmaktadır.

Latin Amerika ulusaşırı suç 
örgütleri ve Sinaloa bölgesi

1930’larda Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Latin Amerika kıtası arasında süren alkol kaçakçılığı, 1960’larla beraber uyuşturucu kaçakçılığına evrilmişti. Latin Amerika’da Kolombiyalı Pablo Escobar ile yaygın hale gelen uyuşturucu kaçakçılığı, Meksika’yı önce bir pazar, akabinde ise ana üretici ve dağıtıcı haline getirdi.
1980’lerin çift kutuplu siyasi atmosferinde, Latin uyuşturucu baronları ve solcu gerilla grupları arasında koordineli çalışma zemini doğmuştu. Pablo Escobar gibi sadece uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgilenen kimi unsurlar, yerlerini artık şiddet uygulayan gruplara bırakmaya başladılar. 1984 sonrasında böylesi bir atmosferde, gerilla oluşumları ve uyuşturucu kaçakçıları arasında ortaya çıkan ittifakla birlikte, “narkoterör” kavramı ortaya çıktı; sol grupların ve uyuşturucu baronlarının adeta “birbirlerinden öğrenme” aşamasına geçildi. Bu aşamada uyuşturucu baronları sol motivasyonlu gruplardan silahlı çatışma yöntemlerini ve iktidara yönelik baskı mekanizmalarını öğrenirken, sol gruplar da illegal finans kaynaklarını elde etmeye yönelik yöntemleri ve çeşitli organize suç rotalarını keşfettiler.
Meksika’nın özellikle Sinalao bölgesinde bulunan Culiacan şehri, 1980’lerin sonu itibarıyla kokain ticaretinde bir ivme kazanarak ünlendi. Öte yandan, uyuşturucu kaçakçılığıyla uğraşan yerel kartellerin ve çetelerin çoğalmasıyla birlikte bölge halkı da zenginleşmeye başladı. Bu duruma paralel olarak, bölgede uyuşturucu üretimi ve ticareti alanında çalışanların sayısı arttı ve işsizlik azaldı. Özellikle üretim safhasında çiftçilik, hasatla görevli mevsimlik işçilik, pilotluk, sürücülük ve kimyagerlik gibi iş kolları öne çıktı. Hatta Meksika ve civarında “narko-dolar” kavramı ortaya çıktı. Bölge halkının refah seviyesinin neredeyse tek kaynağının uyuşturucu olduğu ABD Dışişleri Bakanlığı’nca ifade edildi. Fakat yine 1980’lerin sonları boyunca, Latin Amerika bölgesindeki hükümetlerin meşruiyeti halkların gözünde azaldı. Meksika başta olmak üzere, bölge devletlerinin aşırı dış borçlanmaya gitmesiyle, uyuşturucu üretimine yönelik zorlayıcı tedbirler getirildi. Bu durum özellikle Meksika’nın kırsal kesimlerinde yüksek bir işsizliğe neden oldu ve bölgedeki siyasi sebeplerin de etkisiyle Kolombiya, Peru ve Bolivya gibi devletlerde, rejimlerin darbe yoluyla değişmesine sebep oldu.
1990’larla beraber, başta Arellano-Felix Organization (Tijuana Cartel), Los Zetas, Amado Carrillo Fuentes, Gulf, La Familia Michoacana ve Beltran-Leyva olmak üzere, Sinaloa karteliyle beraber, ABD ile Meksika arasında 7 önemli ulusaşırı suç örgütü ortaya çıktı ve bunlar uyuşturucu rotasını yönetmeye başladılar. Kendi aralarında çekişmeyi sürdüren gruplar suikast, bombalama gibi saldırılarda birbirlerini hedef aldılar. Karşılıklı saldırılarda çok sayıda kayıp vermiş olsalar da, ABD’nin 2011’de yayımladığı Kongre raporuna göre, El Chapo’nun ulusaşırı suç çetesi, baskın aktör olarak hâlâ varlığını sürdürüyor. El Chapo 2014’te yakalanmış, akabinde hapishaneden kaçmış ve 2016’da Meksika’da yakalanarak tekrar tutuklanmıştı. Gücünü koruyan Sinaloa kartelinin başına ise El Chapo’nun oğlu Ovidio Guzman Lopez gelmişti...
Devam edecek...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Dünya Haberleri