Ak akçe kara gün içindir

Salgın hastalığa karşı önlemler kapsamında başlatılan milli dayanışma kampanyası, maalesef toplum olarak ne denli ayrıştığımızı gösterdi bir kez daha. Kampanya kapsamında, kişi, kurum ve kuruluşlardan bağış yapmaları istendi. Kimi işgüzar idareciler, amirlerinin gözüne girmek, onlara yaranmak için, gönüllü olması gereken bağışı, talimatla zorunlu hale getirmeye çalıştılar. İktidar, muhalefetin elindeki belediyelerin bağış toplamasını yasakladı. Tartışma büyüdü. Konu; ülkemizin ekonomik gücüne; salgın hastalık koşullarında işini, aşını kaybeden yurttaşlara para vermesi gereken devletin, yurttaşlardan para istemesine; 5 milyon Suriyeli sığınmacı için harcanan 40 milyar dolara; Türkiye’nin yaptığı dış yardımlara uzandı.  

Normal şartlarda halkın belki üzerinde durmayacağı, hatta yurttaşlarımızın bir kısmının belki övünç duyacağı bu yardımlar, salgın hastalık koşullarında daha çok göze battı. Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesini bile harcayan, “ak akçe, kara gün içindir” atasözünü unutan iktidarın politikaları daha çok sorgulanır oldu.

Belediyelerin suçu ne
Geçen hafta bir yandan virüs belasıyla uğraşır diğer yandan virüs yüzünden peşpeşe yitip giden yerleri dolmayacak yitip bilim insanlarına üzülürken, yeni bir kavga nedeni de bağışlar ve kimin toplayacağı noldu. Ayıp oluyor desem. Gerçekten koca koca  insanlara ayıp etmiş olacağım ne desem boş. CHP'li Büyükşehir belediyeleri Coronavirüs nedeniyle işlerinden olan, işyerleri kapanan ekonomik sıkıntıya düşen hemşehrileri için "Yarım elma gönül alma" toplasanız kişi başına 150 lira edecek bir kampanya başlattı. Soru şu ortada fol yok yumurta yokken kıyametler koptu. Vay senmisin bunu yapan. Beştepe'den İçişleri Bakanlığı'na bir şiddet bir cellalenme aman Allahım.. Ne PKK kaldı ne YPG ne ülkenin bölünmesi ne vatan hainliği.. Yapmayın etmeyin tutmayın sevgili siyasetçiler.. Biz bugünler için elele vermez tek yürek olmazsak ne zaman olacağız. Canımızla uğraşıyoruz. Siz görüyorum ki hala söylemlerinizde gelecek seçimleri düşlüyorsunuz. Ayıp oluyor. Yapmayın. Bakın yerel seçimlerin üzerinden bir yıl geçti. O günlerde neler olmuştu gözlerinizin önüne getirin. Bir muhasebe yapın. O gün size verilen uyarıları bir daha gözden geçirin aynı hataları tekrar etmeyi. Ediyorsunuz. Daha beterini yapıyorsunuz. Bilin ki daha beteri ile yarın sandıkta karşılaşırsınız. Belediyesi genel yok bir Tek Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. O devletin bir kurumu da BELEDİYELER.... BAKANLIK neyse BELEDİYE DE ODUR... Bilin istedim..

Pandemim yardımları önemliydi
Şimdi gelelim bir diğer noktaya. Türkiye’nin, İspanya ve İtalya’ya tıbbi yardım yapması da ilginçti. Milli Savunma Bakanlığı bünyesindeki fabrika ve dikimevlerinde üretilen malzemeyi, askeri kargo uçağı taşıdı. Yardım kolilerinin üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” değil de, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı” yazması da dikkat çekti. Dahası var...
Bir devletin gücü, büyüklüğü, yardım bütçesi; onun devlet kapasitesinden, yani ekonomik, politik, askeri, toplumsal, bilimsel, teknolojik gücünün toplamından bağımsız değildir. Ayni ya da nakdi her yardımın insani, vicdani, ahlaki, dini boyutu vardır. Ama devletlerarası ilişki söz konusu olunca, en az bunlar kadar siyasi, diplomatik boyutu da vardır. Çünkü çıkarlar söz konusudur. Yardım eden devlet, meselenin sadece insani, ahlaki, vicdani boyutuna bakmaz. Fayda maliyet hesabı yapar. Politik, diplomatik, ekonomik açıdan neler kazanabileceğine bakar. Misal; geçmişte Türkiye’yle savaşmış, yurdumuzu işgal etmiş, PKK terör örgütü liderini ülkesine almış, sözde soykırım iddialarını desteklemiş İtalya’ya yardım yollandığında, bunun İtalya’nın Türkiye karşıtı hangi tutumunu değiştireceği, en azından yumuşatacağı, ikili ilişkilere nasıl katkı yapacağı da hesaplanır. Bu hesapçı ve çıkarcı tutum, dış politikanın doğasında vardır.  

İnsanlık mı? Gösteriş mi? Kamu diplomasisi mi?
İşin diplomatik yönü yanında ekonomik yönü de var. Türkiye; gücüne, devlet kapasitesine oranla, dış yardım yapan ülkeler sıralamasında başı çekiyor. Türkiye’den daha zengin, daha güçlü ülkeler bile, güçleri dikkate alındığında, Türkiye’nin yaptığı kadar dış yardım yapmıyorlar. Somali’den Uganda’ya, Libya’dan Kırgızistan’a, Pakistan’dan Yemen’e dek 175 ülkeye yardım yapan Türkiye; devlet kapasitesinden çok, gönül kapasitesiyle övünüyor. Ama bunun diplomatik sonuçlarını nadiren alabiliyor. Örneğin; Türkiye, 2009 - 2010 dönemi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği için aday olduğunda, en yüksek oyla seçilmişti. 192 ülkenin oy kullandığı ilk turda, gerekli olan üçte iki çoğunluk oyunun (128 oy) üzerinde, 151 oy alarak geçici üye olmuştu. Alınan oylarda Afrika ülkelerinin, üçüncü dünyanın, Atatürk’ün sözleriyle “mazlum milletlerin” katkısı büyüktü.
Soru şu: Bu dış yardımlar ne ölçüde istikrarlı ve sonuç alıcıydı? Yanıt: Bir süre için. BM’deki oylamalarda her zaman etkili olmadılar. Çünkü dış yardım yapılan coğrafya çok geniş. Yardım yapılan ülke sayısı çok fazla. Bu ülkelere dış yardım yapan çok devlet var. Mesela Çin’in dış yardım, dış yatırım kapasitesi hayli yüksek olduğundan, Afrika’da, değil Türkiye’nin, ABD ve Avrupa’nın bile önüne geçti. Etkisini hızla artırdı.

Koronavirüs siyaseti nasıl etkiler?
Marx’ın yakın dostu, çalışma arkadaşı, yoldaşı Engels’in sözüdür: “İhtiyaçlar keşiflerin anasıdır”. Koronavirüs nedeniyle insanların önemli bölümünün evden çıkamadığı şu günlerde, sanayinin, teknolojinin yeni ürün ve icatlarıyla da tanışacağız. Krizi kendilerince fırsata çeviren sektörler olacak. Dahası var. Koronavirüs kaynaklı gönüllü ve zorunlu karantina günlerinde evlerde geçirilen saatler, sadece evdeki ve telefondaki sohbetleri uzatmayacak. Unutulan pek çok şeyi de anımsatacak. Kimileri “eski defterleri açacak”, kimileri eski dostlarını arayacak, kimileri yıllar önce aldığı ama okumaya fırsat bulamadığı kitapları okuyacak, kimileri şimdiye dek yeterince zaman ayıramadığı hobilerine yönelecek. Fakat yaşananlar bunlarla sınırlı kalmayacak. Çünkü sosyal bilimlerde kuraldır; her toplumsal gelişme, ekonomik ve politik sonuçlar doğurur. Her siyasi modelin, iktisadi ve içtimai boyutları vardır. Her ekonomik yaklaşım; siyasal, toplumsal, sınıfsal tercihler içerir.

Daha neler göreceğiz?
Liberalizmin, kapitalizmin, emperyalizmin lideri ABD, iç bünyesinin ne kadar zayıf olduğunu daha çok görecek. Salgın hastalığa karşı önlemler kapsamında, 2 trilyon dolarlık ekonomik teşvik paketini onaylayan ABD Başkanı Trump, önümüzdeki günlerde başka adımlar atmak zorunda kalacak. Göreve geldiği günden beri, ekonomik alanda Çin’e karşı korumacı önlemler almaya çalışan, bu yönde iki ileri, bir geri giden Trump, “hasım devletler” dediği Çin ve Rusya’dan gelen tıbbi yardım paketlerini memnuniyetle kabul edecek. 2008’deki küresel ekonomik krize karşı, milyarlarca dolarlık kurtarma paketlerini devreye sokan dönemin ABD Başkanı Obama’yı, her seferinde yerden yere vuran Trump, daha kapsamlı önlemler alacak. ABD yurttaşlarının, salgın hastalıkla mücadelede sadece temizlik ürünlerine, ilaçlara, gıda maddelerine değil, aynı zamanda silahlara da yoğun talepte bulunduğu, ABD’de marketlerin ve eczanelerin yanında, silah dükkânlarının da boşaldığı düşünüldüğünde, halkın güvenlik endişelerini gidermek için de yoğun mesai harcayacak Trump. Elbette kapitalizmin yarattığı bireyci, bencil kültürü; serbest piyasanın yarattığı sorunları sorgulamayacak. Fakat kendi güvenliklerini sağlamak için bireysel ölçekte silahlanan, silahlanmak zorunda olduklarına inanan yurttaşlarının, sağlık sistemiyle ilgili sert eleştirilerine daha çok muhatap olacak. Dünyada silahlanmaya en fazla bütçe ayıran, silah üretiminde ve ticaretinde liderliği bırakmayan, 2020 yılı savunma bütçesi 738 milyar dolar olan ABD’nin başkanı da, nükleer silahların, savaş uçaklarının, patriot füzelerinin, uçak gemilerinin salgın hastalığı yenemediğini er ya da geç öğrenecek. Sözün özü, petrol tekellerinin, otomotiv şirketlerinin, silah endüstrisinin, finans lobisinin, inşaat sektörünün hizmetinde olan, çıkarlarını savunan, sözcülüğünü yapan siyasilerin işi, eskisinden zor olacak. Fakat bu siyasiler kendiliğinden sahneden çekilmeyecek. Onlardan kurtulmak ve daha insanca, hakça bir düzen kurmak için; ideolojik berraklık, politik tutarlılık, örgütlü mücadele ve devrimci kararlılık gerekecek.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri