Adalet Kurultayı'nda bunları söyleyeceğim

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Çanakkale'de düzenlediği 'Adalet Kurultayı'na hem mağduriyet yaşayan birisi olarak hem de İstanbul'da 15 yıldır ciddi anlamda misyonunu yerine getiren bir meslek örgütü olan, İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği başkanı olarak davet edildim.
29 Ağustos 2017 Salı günü saat 10.00 ile 12.30 arasında gerçekleşecek 'Yerel Medya ve Adalet İlişkileri' başlıklı bölümde bana ayrılan sürede nelerden bahsedeceğim.
Bir kısmını buradan bugün paylaşmak istedim.
*
Öncelikle böyle ciddi bir platformda yerel medyayı da düşünen, söz hakkı tanıyan, bizlere kürsü veren Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerine tüm yerel medya dünyası adına teşekkür ediyorum.
Davet edilelim, her siyasi partinin her ortamında gelip, dilimiz döndüğünce yerel medyayı ve gazeteciliğin tüm sorunlarını tartışırız, konuşuruz, büyük mutluluk ile mesleğimizin daha iyi yerlere gelmesi için katkı sunarız.
*
Mesela yerel medyaya üvey evlat muamelesi yapıldığından bahsedeceğim.
Yeri geldiğinde, basın toplantılarında, etkinliklerinde, yaptıkları organizasyonları daha geniş kitlelere duyurma noktasında destek istediklerinde, basınımızın çok değerli temsilcileri diye hitap eden siyasilerimizin, haklarında en ufak bir eleştirel haber yazıldığında, anında aynı kişilere hakeret edilmesinden bahsedeceğim.
*
Yerel medyanın bugünkü durumu ile ilgili şu tesbitte bulunacağım:
Çok kısa olarak da ülkemizde yerel medyanın son durumu konusunda sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Reklam Verenler Derneği'nin verilerine göre; Türkiye genelinde 700 civarında günlük yayınlanan yerel gazete olduğu ve bu gazetelerin toplam trajının ise 150 bin civarında olduğu belirtilmekte.
Batılı ülkelerde gazeteler hala en fazla reklam alan mecranın başındayken Türkiye'de durum gazeteler açısından içler acısı.
Son yıllarda DİJİTAL MEDYA diye tabir edilen soyut medyanın da reklam pastasına ortak olması ile birlikte, ülke genelindeki reklamların yüzde 13'ü yaygın medyaya dağıtılırken, yerel gazetelerin pu pastadan aldığı pay ne yazık ki yüzde 1'ler     civarında.
Bir kentin kalkınmasında en önemli dinamiklerinden bir tanesi de YEREL BASIN olmasına rağmen, o kentin insanları, yöneticileri bu doğruya sahip çıkıp destek vermedikleri için, yerel gazeteciler şehrin gelişme kaygısından çok, ayakta kalma savaşı vermektedir.
Kurtuluş savaşı sonrası ülke genelinde yayımlanan ciddi yerel gazeteler halkın sesini yansıtma noktasında etki gösterirlerken, 1990'lı yıllardan itibaren, ANAP iktidarı ile birlikte, mantar gibi artan belde belediyelerininin ve bir çok siyasetçinin kendi medyasını yaratması ile birlikte, yerel gazeteciliği, mesleğin ruhunu taşıyan ve eğitimini alanların yapması yerine, siyasilere yaranma yarışına girenler almaya başladı.
Böylece halktan ve demokrasiden kopan yerel gazetecilik, günümüzde etkisi yok denecek seviyelere, gerçek gazeteciliği yapamadığı için, satış yapamayan, reklam alamayan, söz sahibi olamayan bir ortama taşındı, diyeceğim.
*
Şunu da üzülerek söylüyorum ki, haksızlığı sadece mevcut iktidar yapmıyor. Kimin elinde ne güç varsa o gaddarın kılıcının önü de kesiyor, arkası da.
Evet şuanda medya dünyamız ciddi hukusal haksızlıklarla karşı karşıya.
Bunu da hükümeti elinde bulunduran gücün yanında, bir de, her yayın organının yayın yaptığı kentin yöneticilerinden görmekteler.
Bir yerel yayın organı, bir siyasetçiyi eleştirmeye yeltensin.
Hele hele bu siyasi kişi, imkanları geniş, sözü geçen, kentte itibarı var gibi gözüken bir belediye başkanı ise.
O yayın organı yandı gülüm keten helva.
Arkasından gelsin yüksek rakamlı tazminat     davaları.
O yayın organına reklam veren esnafa reklam verme baskısı.
Yayın organının zaten çok az miktarda olan abonelerinin kesilmesi.
Dağıtımının engellenmesi.
Çalışanlarının taciz edilmesi.
Matbaa veya ofisine anında zabıta gönderilmesi.
Başka zaman akıllara gelmeyen işletme ruhsatlarının sorgulanması.
Üzülerek söylüyorum bu gaddarlar birbirlerine benziyorlar.
Bunların partisi yoktur ne yazık ki.
Hoşgörü ve eleştiriyi kabullenmeme tahammülsüzlüğü gösteren bütün isimler, siyasiler, iş adamları bunları yapmakta.
A partilisi de yapıyor bütün bunları B partilisi de, diyeceğim.
*
Yine buradan ülkemizde var olan ciddi bir ihmali dile getirmek istiyorum.
Türkiye'de daha yerel medya mevzuatı yok.
Evet yanlış duymadınız, daha tam anlamı ile işleyen, sağlıklı bir altyapıya sahip, yasalara bağlı, yönetmelkikleri olan bir medya mevzuatı yok.
Tamam internet daha yeni girdi hayatımıza ve internet gazeteciliği mevzuatı yok.
Bugün ciddi internet gazeteciliği yapabilirsiz.
Milyonlarca okurunuz vardır.
Reklam alabilirsiniz.
Ama o internet gazetesinin ne sahibi ne de çalışanı SARI BASIN KARTI ALA-MAZ...
Ancak yerel medya yüzyıldan fazladır var ve buna rağmen herhangi bir mevzuata bağlı değil.
Bu durumu iletmek için İYGAD yönetimi olarak Ankara'ya kadar gittik. Mecliste bulunan bütün siyasi parti genel başkanları ile görüştük, dosya     sunduk.
Gelin görün ki; yerel medya adına bir lişi bile TBMM kürsüsünde söz almadığı gibi konu komisyonlara taşınmadı.
*
15 Temmuz 2016 darbe kalkışması gecesi, İstanbul Beylikdüzü'nde, güvenliği, kameraları olan bir AVM'deki gazetemiz ofisini basan, tarumar eden, tüm eşyalarımızı kırıp döken, Ak Parti Beylikdüzü Gençlik Kolları başkan ve üyelerinin yargı önünde henüz bir ceva almalarından bahsedeceğim.
Aradan bir yıldan fazla zaman geçti.
Failler belli.
Kamera kayıtları, ifadeler ortada.
Ancak yargı daha karar vermezken, baskını düzenleyenler ile ilgili partinin yetkilileri de hiçbir karar almadılar, görevden uzaklaştırmadılar, hatta bazılarına ödül verir gibi yeni görevler verdiler, diye serzenişte bulunacağım.
*
PEKİ YEREL MEDYADA ADALET NASIL SAĞLANIR?
1- İlk önce Yerel Medya'ya yapılan üvey evlat bakışı değişmeli. Bir haber yerelden yayılır ulusala ve oradan dünyaya dağılır. Dolayısıyla bir anlamda yayın organlarının yerel ve ulusal ayrımı yapılması da tam doğru değil. Son Barselona saldırısında orada 13 kişinin öldüğünü dünyaya ilk barselona Yerel Medyası duyurdu.
2- Acilen YEREL MEDYA MEVZUATI ve YÖNETMELİĞİ çıkartılarak, yeni yayın sahibi olacakalara ve hali hazırda yayın organı vasfını yitirenlere bir düzenleme getirilmeli. Mesleği doğru anlamda yapanlar ile yapmayanlar ayırt edilmeli.
3- Dünyada çeşitli yöntemlerle yerel basına destek verilmekte ve kaynak aktarılmakta. Türkiye'de de Resmi İlan ve Reklam dağıtımlarında adil davranılmalı. Devlet ve belediyeler gibi ekonomik imkanları geniş resmi kurumlar işini hakkı ile yapan yerel yayın organlarına her türlü desteği esirgememeli.
4- Siyasiler kendi medyalarını yaratmaktan vazgeçmeli. Objektif ve tarafsız gazeetcilik desteklenmeli. Yaşadığı ülkede, barış, demokrasi, özgürlük, adalet isteyen her birey, işini hakkı ile yapmaya çalışan tüm basın organlarına destek vermeli....    Diyeceğim.
Ekran başına
Unutmayın konuşmam; 29 Ağustos 2017 Salı günü saat 10.00 ile 12.30 arasında gerçekleşecek ve Halk TV ile Tele1'den canlı yayınlanacak...
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri