Kırmızı mı kan kan mı kırmızı?

Kırmızı mı kan kan mı kırmızı?

Şeyh Şamil'in ülke kurmak adına bu yönde  mücadele verdiği o dönemlerde federasyonlaşmanın ve eyaletler kurmanın önemine dikkat çektiğini bilmeyenlerin Şamil'i sadece milliyetçilik yönüyle  tanıdıkları bu zamanda birlik ve beraberliği ağızlarından düşürmeyip, bu yönde ciddi ve samimi adımlar atmayanlar ve atanlar         aklıma geliyor.
Dün ele aldığım"Kırmızı Orospu" başlıklı yazımı algılayamayanlar, her satırı bir çok şeyi anlatan o yazıyı sadece özel hayata indirgeyip, bu yönde değerlendirmeleri Şeyh Şamil'in anlatamadığından farklı bir durum değildir.
Kırmızının kan, orospuluğun ise sadece fahişelik değil, saten vücutlarıyla erkeği esir aldıklarını sanıp, işkence zevki olmadığını bilmeyenler ne Şeyh Şamil'i ne de beni ve yazdıklarımı anlayamazlar. 
Çünkü, 'Orospuluğun dişisi erkeği olmaz. Kemal Tahir'in dediği gibi orospuluk bir huydur.. 
Yani söz verip, tutmamak, birini veya birilerini gammazlamak, arkasından türlü oyunlar oynamaktır Orospuluk.
Ha unutmadan yerine göre korkmak da orospuluk-tur.
İşte birileri Şeyh Şamil'i milliyetçi duygularına esir edelerken bazıları da  orospuluğu kırmızı kana ve fahişeliğe kadar götürdüklerini anlamazlar. Adına da "Birlik, beraberliğin önemi" derler.
Aslında Kırmızının çok güzel albenili bir renk olduğunu Şanlı Bayrağımızda ki gibi içinde barışın ve saflığın, temizliğin simgesi  olan beyaz rengin katılmasıyla güzelleştiğini de anlamazlar. Şeyh Şamil'e ve dünkü yazım  "Kırmızı Orospu" başlıklı yazıma dar çerçeveden bakanlar birlik ve beraberliğe de  aynı gözle bakarlar.
Ve bu bakış, birliği beraberliği değil, tam aksine bölünüp parçalanmayı tetiklerler. Öyle de oluyor zaten.
Bunu anlamak için de en yakınınızdakine ya da en uzağınızdakine bakarak anlayabilir ve puan verebilirsiniz.
Kendi terazinizde tartarsanız kimin anlamamazlıktan geldiğini kiminin ise Kırmızı
Orospuluktan rekor kırdığını anlarsınız.

Yanlışa yanlış çare midir?
Son olarak daha yeni seçilen ve yaptığı ilk açıklaması ile düşüncelerini aktaran HDP Ardahan İl Başkanı hakkında soruşturma başlatıldığı, yaptığı açıklamasını haber yapan gazetenin toplatıldığı, haberi yayınlayan sitelerinin haber linklerinin erişime yasaklandığı şu günlerde CHP başta olmak üzere muhalefet, başkanı kadın olan DİSK dahil sendikaların izlemekle yetindiği HDP'li seçilmiş başkanların tek tek görevden alınıp, tutuklanmaları ile devam eden süreç Suriye'de başlayıp, Amerika ve Rusya'ya kadar 'orgeneral' denen rütbesi büyüyen birine kadar gelmiş durumda.
Ve bu durumun hemen ardından 'Çekildim, çekiliyorum' diyen Amerika'nın Irak'ta bulunan askerlerini Suriye'ye doğru yönlendirmesi ve şehit haberlerinin gelmeye devam etmesi ile sınır ötesinde üstü kapalı, anlaşılmaz yada anlaşılmak istenmeyen gelişmeler yaşanırken ben yine içeri dönüp, genel bir af dahil bizimde bir adım atmamız gerektiğine dikkat çekmek isterken birilerinin yanlışlarının bu yanlışlara neden olduğuna inananlardanım.
Ülkede yaşanan gelişmelere yetişemediğimiz şu günlerde adeta gözü kararmış olan bir anlayışın ülkeyi nereye götürdüğünü de bir türlü kestiremiyoruz.
Benim de altına imza attığım, ‘Dağda değil, Ovada siyaset yapın’ anlayışını terk edip, ovadakilere yönelik yapılan operasyonla yıllardır süren ve son tutuklamalar ile iyiden iyiye kanayan sorunu çözeceğini ileri süren anlayışın, ‘İstersem onları da tutuklarım’ dedikten sonra 6 Milyondan çok oy almış bir partinin liderlerini ve milletvekillerini içeri atmakla yapılan yanlışların en sonuncusunu yapmış olarak tarihteki yerini almış oldu. 
‘Bu ülkede yanlız biz varız, biz tek başımıza yönetiriz deyip, bu yönde attıkları adımlarının etrafı ateşle sarılmış ülkeyi iyiden iyiye zora sokacağını da sanırım hesaba     katmıştırlar.
Çünkü hiç bir şey olmazsa bile toplumlar arasında ki açtırılmak istenen makası daha da açacağını düşünmeyenlerin bu tutuklamalara göz yummuş ve zaten bıçak sırtında     olan ülkede ki iç barışı iyiden iyiye uzaklaştırmıştır.
Bilemiyor, anlayamıyorum ve 90 yıllara yeniden dönen siyasi anlayışın bu ülkeye ne kattığına bakıldığında hiç bir şey katmadığını bu süreci yaşan bir gazeteci olarak en iyi bilenlerden biri olarak, 'yanlışı, yanlışla çözmek çare değil..' derim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.