Tillerson sonrası durum

Tillerson sonrası durum
Uzun zaman süren Türkiye - ABD çatlağının ardından, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Türkiye'ye geldi. Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu ve Tillerson, önce Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan ve arkasından kendi aralarında görüştüler. Sayın Cumhurbaşkanı ile bakan düzeyinde başka emsali olmayan uzun bir görüşme gerçekleştirdiler. Bu görüşmeler sonrasında bir mutabakata varıldığı ortaya çıktı.

Uzun zaman süren Türkiye - ABD çatlağının ardından, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Türkiye'ye geldi. Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu ve Tillerson, önce Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan ve arkasından kendi aralarında görüştüler. Sayın Cumhurbaşkanı ile bakan düzeyinde başka emsali olmayan uzun bir görüşme gerçekleştirdiler. Bu görüşmeler sonrasında bir mutabakata varıldığı ortaya çıktı.
**
Görüşme konularıyla alakalı birden çok "mekanizma (komisyon) kurulacak ve bunlardan biri öncelikli olarak Münbiç konusu üzerinde çalışacak, ivedi sonuçlara varılacak" şeklindeydi. Mart ortasına kadar somut bir sonuç ortaya konup açıklanacak. Diğer mekanizmalar ise Fetö konusu, konsolosluk ve konsolosluk hizmetleri ile diğer konularda somut adımlar atmak için çalışmalar yapacak.
**
Demek ki, ABD'nin "biz ne dersek o olur" veya "biz yaptık oldu" demesiyle olmuyormuş...
**
Türkiye'de devlet eden irade, kararlı olduğunu gösterdi. Ciddi azim ve sabırı kuşanarak dünyayı uyardı. Aklımızla alay edercesine bizi oyalamak ve zaman kazanmak isteyen ABD, hergün birbiriyle çelişen açıklamalar yaparak adeta "Nuh deyip peygamber demedi!"
**
Önceki yazılarımızda hep yazdığımız gibi ABD, Tillerson'u koşuştura koşuştura Ankara'ya göndermek zorunda kaldı. Türkiye'nin kararlılığının ABD'yi hizaya getirdiğini görmüş olmak her Türk vatandaşını olduğu gibi bizi de onurlandırdı... Ve düşündürdü!
**
Acaba, bugün başka bir iktidar veya geçmiş Cumhuriyet Dönemi Hükümetleri'nin herhangi biri olsaydı; ABD'yi bu duruma düşürebilir miydi?İkincisi, Türkiye karşısında bu rezaleti dünyanın gözleri önünde yaşamış ABD, unutulması mümkün olmayacak bu durumunun intikamını gelecekte nasıl almak isteyebilirdi? Düşünmeden edemedim.
**
Bir gün öncesine kadar Münbiç'te karşılıklı çatışmaları bile söz konusu olan, hedefleri biribirine tamamen zıt, üstelik Nato üyesi Türkiye ve Amerika'nın hedefleri, bir gün sonra ABD'nin "hedefimiz aynı" şeklindeki açıklamasıyla, nasıl aynılaşmıştı? "ABD başka Türkiye başka şey yapmayacak, iki ülke aynı şeylerde ittifak etmişlerdir" noktasına bir gün sonra, nasıl gelinmişti? Burada, Türkiye'nin kesin bir devlet başarısı yok muydu?El cevap; Türkiye kesin bir başarıya imza atmıştır.
**
Kabul edelim ki, dünyanın süper gücü olarak bilinen ABD'ye, bu geri adımı "benim" diyen başka bir dünya ülkesi attıramazdı. Gurur ve kibre kapılmadan övünmek her Türk vatandaşının hakkıdır. Hani güçlüydü, hani onun dediği olurdu? Hep dediğimiz gibi ardı ardına çelişkili açıklamalar yaparken; aslında, istim üzerindeydi, blöf yapıyordu, sonunda çark etti. Çünkü; pabuç pahalı geldi!
**
Bütün bunlara rağmen "olmazsa olmaz maddeler" dışında, ABD'nin verdiği ya da imza ettiği maddelere riayet edeceğini hiç sanmıyorum. Çünkü; verdiği sözleri yerine getirmemek, oyalamak ve zaman kazanmaya çalışmak onların işi. "SPG (PYD/ YPG) örgütlerine sınırlı yardım edeceğiz" şeklindeki sözüne inanmak ne kadar güç ise; "isterseniz, YPG ile PKK'yı savaştırabiliriz" açıklaması da hayretlere düşürecek derecede gülünçtür. Bu sözler, suçüstü yakalandığı Suriye'deki durumundan dolayı, Türkiye'nin açması muhtemel "Uluslararası Mahkemeler"deki davalardan bizi vazgeçirmek için kurguladığı bir pilandır, diye düşünüyorum. Bunları söylerken, aslında bu örgütleri kendisinin kurduğunu, besleyip büyüttüğünü tam anlamıyla da itiraf etmiş oluyor.
**
Hayret edilecek nokta şu ki; Suriye, İran, Irak ve Türkiye'de bulunan Kürt halkları, Amerika'nın bu ifadeleri karşısında yani terörist olan iki Kürt grubu savaştırabileceğini açıkça söylerken; ABD'nin hiçbir şekilde Kürtlerin refah ve huzurunu düşünmeyeceğini hala anlamamış olmalarıdır! Kürt halkı bunu düşünmesi lazımdır. ABD ve AB, Ortadoğu'da, öteden beri sadece 'Müslüman kanı döküyor, onların zenginliklerini çalarken kendi global stratejilerini de uygulamış oluyor'. Sadece Müslüman kanı akıtmaya karşılık!
Selam ve sevgi ile... 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.